SÖZ MEYDANI – Eserleriyle Yaşayan Hocam

“En son ölen ümittir. Ümit ölürse diğer ölümler hemen gelir. Niyet halis, amel salih, söz hak. Bunların üçü, kişi ve cemaatte Allah rızasıyla bütünleşirse netice güzel olur.(Zeki SOYAK Hoca)
Onun ismi hep eğitimle beraber anılır. Hatta öğretmen, yazarçizer ve konuşmacıların isminin başına “eğitimci” unvanının mucidlerindendir desem yerinde olur. Öğretmenlerden, imamlardan veya başka meslek grubundan sohbet yapanlara hep eğitimci derdi. İnsanı eğitmenin sadece okullarda olmadığını, sadece öğretmenler tarafından yapılmadığını, bunun dışında veya beraberinde bir eğitimin verildiğini, bu sebeple sohbet yapan herkesin aynı zamanda bir eğitimci olduğunu vurgulardı. Konu insandır. İnsana yönelik bilgilendirme yapan herkesin bir yönüyle eğitimci olduğunu ifade ederdi.
Rahmetli Zeki Soyak Hoca’mın 1996 yılında Nevşehir Çekirdekçiler İş Hanında, bir güzel insanın Enderun Eğitim Vakfının kullanımına verdiği mekânda “Eğitimcilerin Eğitimi” adı altında başlattığı içtiğimiz çayı ısıtan eğitim sohbetleri vardı. Genellikle gençlerle meşgul olan öğretmen ve hocaların katıldığı bu planlı sohbetler çok doyurucu olurdu.
Katılımcı sayısı en fazla 20 olurdu. Katılım tamamıyla gönüllülük üstüneydi. Can kulağı ile dinler, notlar alırdık. Sorularımıza net, tatmin edici cevaplar almak da bizi çok mutlu ederdi. Edep dâhilinde çay mukaddimesinde serbest kürsü oluşur ve duygular, düşünceler, tespitler ortaya konurdu. Çayın yanındaki hamur işi yiyeceklerimiz hep evlerimizde yapılırdı. Çünkü dışarıdan almaya madden de zorlanırdık. Bu sıcak ortama hanımlar da emek ve nimetlerle katılırdı.
05.04.1996 Cuma tarihinde Nevşehir Çekirdekçiler İş Hanındaki sohbetin giriş bölümünden;
“Eğitimin güzelliği güzel insanların yetişmesini sağlamasıdır. İnsanı iyi eğitmezseniz insanın şeytani tarafı ön plana çıkar. (Tevbe, 122) mealindeki ayet savaşta bile eğitimin, ilmin ihmal edilmemesini vurgulamaktadır.” diyerek eğitime verdiği değeri göstermiştir.
Mahatma GANDİ, “Bir toplumda iyilik ve kötülük namına ne varsa muallimlerin eseridir.” diyor. Bahçe bahçıvanına göre güzel ya da çirkin olur. Çocuk da öyledir. Öğretmen bahçıvandır. İhmal edilen bahçe nasıl hemen bozulursa ihmal edilen insan da hemen bozulur. Çünkü insan mızıkçıdır, acûldür, nankördür.
İskender; “Babam beni gökten yere indirdi, hocam beni yerden göğe çıkardı.” diyerek eğitime dikkat çeker.
“Kulluk şuuruna eremeyen insanlar benlik içinde olurlar. İman, itikattır. İslam; ibadettir, kulluk, ahlâk, muamelattır. İhsan, Allah’a görürcesine iman ve ibadettir.
İyi insan, dengeleri sağlamış insandır. Ahiret dünya, kalem kelam dengesi sağlanmalıdır. Söz ve yazı, yer ve zamanındadır.
Denge itidalle sağlanır. İtidali kaybedenler dengeyi yitirir. Dengeyi yitiren ayakta kalamaz, etkili olamaz. Dengeyi sağlayan faktörler yok olunca denge ortadan kalkar.
Evs ve Hazrec gençleri arasında sözlerin yerinde kullanılmaması onların kavgasına sebep olacaktı. İnsanları kendi kültür ve geleneklerine göre değerlendirmek gerekir, kendi değerlerimize göre değil. Eski sözlerin hatırlanması ya da hatırlatılması uygun olamayabilir.
Sabah namazlarından sonra 10 kişi kadar, sırasıyla evlerde buluşur, tadına doyulmayan çorbalardan içerdik. Bunu organize eden bir hocamız (Zeki Hocamın talebesi) bir sabah “Yengeler seher sonrası yaptığı bu çorbalara besmeleyle başlıyor, muhabbetlerini katarak pişiriyorlar, ondan bu kadar lezzetli” demişti. Hakikaten içine pul biberleri doldurduğumuz bu çorbalar muhabbet vesilesiydi. Bu arada hatırlatalım; rahmetli Zeki Hocam acıyı ve acılıyı çok severdi. Pul biberin hakiki acılısının sağlığa çok faydalı olduğunu ifade ederdi. Ben acılı yemeyi ondan öğrendim ve faydasını da gördüm.
Vakfın çalışma ve faaliyet istişarelerini kış mevsimlerinde sabah namazı sonrası evlerde yapardı. Bu vaktin, en verimli zaman olduğunu ifade ederdi ve biz de buna şahit olduk. Tabi memur ve çalışanlar dâhil gelmemek için mazeret üretemezlerdi. Mazeretsiz katılamayanlar da sadaka ikramında bulunurdu. Yazın ise açık arazilerde yapardı.
Bunları niçin söylüyorum? İslami çalışmalarda muhabbet esastır. Muhabbetin kaynağı da evlerimizdir. Evlerimizin, kazandıklarımızın sadakası da evlerimizi bu çalışmalara açmamızdır. Misafir nasıl evlerin bereketi ise evin İslami çalışmalara sohbetlere açılması da evin İslamileşmesinde bir berekettir.
Vurguladığı bazı hususları ortaya koymak isterim. Daha sonra yaygın kullanılacak olan “Eğitimcilerin Eğitimi” ana başlığı altında vermiş olduğu bilgiler hiç eskimedi. Buna okuyucularımız da şahit olacaktır.
Eğitimci eğitim yaparken,
- “ Hal ile Örnek Olma Metodu. Bu peygamberî bir metottur. “Kerim olanın kadrini kerim olan bilir.” hadisi de bunun veciz ifadesidir. Peygamberimiz Aleyhisselam sohbette, mescitte, yürürken, ibadet ederken yani her zaman ve yerde bu metodu (örnek olmak) uygulamıştır.
- Nasihatle Eğitim Metodu: (Sohbetle Eğitim) Sohbette bulunulan kimselerden veya teke tek olanlardan kimin neyinin eksik olduğunu bilip o yönde nasihat etmek.
- Kıssa ile Eğitim: Gerek Kitabımız Kur’an, gerekse Peygamberimiz Aleyhisselam kıssalarla eğitime çok ehemmiyet veriyor. Hatta peygamber Efendimiz isim ve mekân belirtmeden hikâye, mesel ve kıssaları anlatarak onun üzerinden tebliğ yapar, bilgi aktarırdı.
- Adet ve Alışkanlıklarla Eğitim: Bazı insan ya da toplulukların naslara mugayir olmayan örf ve adetlerinden faydalanarak eğitim yapılabilir. İslam’a aykırı olmayan tören ve kutlamalar değerlendirilerek İslam’ın anlatılmasına gidilebilir.
- Ceza ve Mükâfatla Eğitim: Kitabımız Kur’an’da Rabbimiz cennet ve cehennemi vaat etmektedir. Müminlere cenneti; kâfir, müşrik ve münafıklara ise cehennemi müjdelemiştir. Eğitimde ceza en son noktadır. Çaresiz kalınca başvurulmalıdır.