CUMA SOHBETLERİ-MÜSLÜMAN MÜSLÜMAN’IN KARDEŞİDİR

Değerli Müslümanlar!
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyuruyor:
“Mü’minlerin, birbirlerini sevmede, birbirlerine acımada, birbirlerini korumada misali, bir bedene, bir vücuda benzer ki, bedenin herhangi bir uzvu rahatsız olsa, hastalansa, diğer uzuvları da bundan muzdarip olurlar ve uykusuz kalır, ateşler içinde yanarlar.”
İslâm dini müslümanlar arasında çok güçlü bağlar tesis etmiş ve onları kardeş ilan etmiştir. Âyet-i kerimeler, hadis-i şerifler müslümanların hep bir vücut gibi olmalarını telkin etmiş, birlik ve beraberlik istemiştir. İşte bu manada Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem mü’minleri bir bedene benzetiyor
Değerli mü’minler sadece aynı memlekette, aynı mahallede yaşayan mü’minlerin değil, dünyanın her köşesinde, en uzak beldelerde, en uzak ülkelerde yaşayan mü’minlerin derdi bile bizleri dertlendirmelidir. Çünkü mesafeler kardeşlik hukukunu yok edemez. Mesafelerin uzaklığı, ırkların farklılığı, coğrafyaların çeşitliliği mü’minler arasında kardeşliği zedelememelidir. Bugün dünyanın birçok ülkesindeki müslümanların dertleriyle dertlenebiliyor muyuz? Onların sevinçleriyle sevinebiliyor muyuz? Onlar aç bî ilaçken, düşman elinde esir, her türlü mukaddesatları ayaklar altında çiğnenirken biz burada onların derdiyle dertlenip hiç değilse dualarımızı onlarla beraber yapabiliyor muyuz? İşte bu bakışımıza vereceğimiz not bizim müslümanlık derecemiz olacaktır. Eğer kalbimizde bir acı hissediyorsak, her an namazlarımızda dualarımızı onlarla beraber yapıyorsak, ayırabildiğimiz kadar onlara maddî yardım ulaştırabiliyorsak yani onların dertleriyle dertlenebiliyorsak, acılarıyla acı duyabiliyorsak işte o zaman biz kardeşlik hukukumuzu bir dereceye kadar olsun yapmış oluyoruz demektir. Başka bir hadis-i şerifte Rasûlullah aleyhissalâtü vesselam:
“Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (düşmanına) teslim etmez. Kim, (mümin) kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır. Kim bir müslümanı(n kusurunu) örterse, Allah da Kıyamet günü onu(n kusurunu) örter ”
Bu hadis-i şerifin ışığında kendimize ve ümmetin hâline bir bakalım:
İşte, iki kere Körfez Savaşı oldu. Afganistan işgal edildi; Çeçenistan yakıldı, yıkıldı; Irak kâfirlerin tasallutu altında, Filistin yıllardır zulüm, katliam ve işkence görüyor.
Peki, buradaki müslümanlar ne haldedir? Allah Rasûlü, “müslüman müslümanı himaye eder düşmanın eline bırakmaz, ona teslim etmez” buyuruyor. Halimiz ne? Irak’taki müslümanların hali ne, Filistin’deki müslümanların hali? Peki, bunları düşmanların eline bırakmak şöyle dursun düşmanların elinde kalması için yardımcı olan müslümanlara ne demeli? Nereden nereye geldik…
“Kim bir müslüman kardeşinin hacetini giderirse Allah da onun hacetini giderir.”
Bir müslümanın bir şeye ihtiyacı var şu veya bu sebeple o ihtiyacını gidermeye muktedir değil, ihtiyacını giderecek başka bir mümin hemen ona koşuyor, halini soruyor ve onun ihtiyacını gidermek için elindeki imkânları kullanıyor. Kişi böyle yaptığı zaman Allah Teâlâ da onun ihtiyacını giderir, ona yardım eder. Dünyadaki sıkıntılarınızı giderdiği gibi Allah Teâlâ ahiretteki sıkıntılarınızı da giderir. Oradaki sıkıntılar çok dehşetlidir.
Değerli müslümanlar!
Âl-i İmran suresinin 100. âyetinde Rabbimiz celle celalühu şöyle buyuruyor:
“Ey iman edenler! Eğer siz, sizden önceki kitap ehline, onlardan bir gruba itaat ederseniz (onların adımları ardına giderseniz, onları dost edinirseniz), imanınızdan sonra sizi yeniden küfre döndürürler.”
Değerli müslümanlar, bu âyetin ışığı altında hep beraber bakalım. Bu zâlim insanların mazisini, bunların geçmişindeki necaseti bir hatırlayalım. İngilizler kimdir, Amerika nasıl kurulmuştur? İspanya’nın mazisini bir okuyalım.
Bugünkü Amerika milyonlarca insanın cesedi üzerine inşa edilmiştir. Newyork’ta o vurulan ikiz kulenin temelinde Afrika sahillerinde gece baskınlarıyla toplanmış, koyun sürüleri gibi birbirlerine bağlanarak çocuğuyla, kadınıyla yük gemilerine yüklenip Amerika’ya taşınan on binlerce siyah insanın cesedi, ahı var. O Amerika’nın yükselen binalarının üzerinde bir büyük ırkın, Kızılderililerin yok oluşu var. Bebek, kadın demeden Amerika kızılderili ırkı yok etti. Amerika’ya medenî diyen insan Amerika’yı tanımayan insandır.
İngilizler ise dünyada ilk sömürge imparatorluğunu kuran ırktır. Bunlar ta Endonezya’dan, Amerika’ya kadar Hindistan, Pakistan, Arabistan, Mısır v.s. yerleri istila ettiler. Güney Afrika’da, Avusturalya’da yerli halkı yok ettiler. Onlara güya modern hayatın şartlarını getirdiler. İşte İngiliz budur.
Yahudiler de bundan 500 sene önce İspanya’da böyle bir katliama maruz kalınca hiçbir ülke bunları kabul etmedi. Sadece benim ecdadım Osmanlı kabul etti. Ama şimdi bu yahudiler ne yapıyorlar? Filistin’deki kadınları, çocukları katlediyorlar. Ve bütün İslâm ülkeleri seyrediyor. Müslümanın vicdanı sızlamıyor mu? Elinle bir şey yapamıyorsan, dilinle bir şey söyleyemiyorsan Allah’tan kork da hiç değilse kalbinle buğz et. Dünyada en büyük terörist Amerika ve onların yandaşları İngiliz ve yahudilerdir. Müslüman artık uyan! Uyanmazsan birileri uyandıracak ama geç kalacaksın.
Güçlü olan Allah’tır. Allah bir şeyi murat ederse önünde kimse duramaz. Ebrehe ordusunu bölük bölük kuşlarla helak eden, Medine’yi o zamanın en büyük ordusuyla muhasara eden Kureyş ordusunu gecenin fırtınalarıyla darmadağın eden, Preveze savaşında rüzgârı Barbaros’un filosunun arkasına takıp, yelkenleri şişirip haçlı ordusunu perişan eden, Bedir’de üç bin meleği gönderip “Attığın zaman sen atmadın” (Enfal 8/18) diyen bizim Rabbimizdir.
Bakınız Allah celle celalühu, Âl-i İmran suresi 102. âyet-i kerimede ne buyuruyor:
“Ey iman edenler! Allah’tan, O’na yaraşır şekilde korkun ve ancak müslümanlar olarak can verin.”
Evet, ey iman edenler Allah’tan korkunuz. Amerika’dan değil. Hem de gerçek bir korkuyla. Müslüman olmaktan başka bir şekilde de ölmeyin. Sadece müslüman olarak ölün. Yoksa ateş vardır. Müslüman olmanın şartı din-i mübine tam teslim olmaktır.
Aziz kardeşlerim, değerli mü’minler, biz yıllarca çöllerde susuz, ekmeksiz, silahsız savaş yapmışız. Biz yüz binler şehit vererek Çanakkale’de demirden, çelikten kaleler ören birleşik kâfirlere karşı zaferler kazanmışız. Bizim Seyit Onbaşılarımız var, bizim şehit ecdadımız var. Biz onların imanına dayanalım, onların imanına güvenelim. Hepsinden önce Rabbimize güvenip dayanalım, O’na tevekkül edelim, O’ndan korkalım. Yıllardır hep başkalarından korktuk. Bir zaman Rusya’dan korktuk, bir zaman İngiliz’den korktuk. Şimdi de Amerika’dan korkuyoruz. Bu korkularımız bize meskenet getiriyor, zillet getiriyor. Hâlbuki biz Allah’tan korksaydık, ona göre bir hayat sürseydik, ona göre şekillenseydik geçmişte olduğu gibi başkaları bizden korkacaktı.
Muhterem mü’minler!
Yeryüzünde müslümanlar perişan, kâfirler azgın, münafıklar hilebaz. Müslümanlar aynı zamanda inançlarını, imanlarını hayata geçirmekte tembel ve dünyevîleşmiş bir haldeler. Bu olumsuzluklar içinde, meselelerin aslını kavrayan, imanın tadını alan, amel-i salihin hazzını yaşayan müslümanlara çok daha büyük vazifeler düşmektedir. Bunlardan birisi de duadır. Beş vakit namazımızda, gece seherlerde Rabbimize el açıp dua etmeliyiz. İslâm’ın, müslümanların yeniden tarihteki müstesna yerlerini alması için uğraş vermeliyiz.
“Ey kendisinden başka ilah olmayan, ey istemeden veren, ey istenildiği zaman çok veren, verdiği zaman çok veren, ey semavat ve arzı en güzel bir şekilde yaratan ey ikram, celal sahibi olan Allah’ım” deyip ellerimizi açıp dua edeceğiz.
“Ya Rabbelalemin, bizleri, ülkemizi, bütün müslümanları her türlü bela ve musibetlerden muhafaza buyur. Yarabbi bizi İslam’ın izzetiyle yeniden izzetlendir. Bizleri Muhammedî, Kur’anî ahlakla ahlaklandır. Bizleri asrın bu çirkin, bu iğrenç, bu aşağılık kötülüklerinden muhafaza buyur. Küfürden, şirkten, nifaktan, türlü türlü ahlaksızlardan bizleri, nefislerimizi, ailelerimizi, çocuklarımızı, torunlarımızı, akraba, eş, dost bütün müslümanları bütün İslam ülkelerini koru.
Ya Rabbelalemin, şerirlerin, şeytanın, nefsimizin şerrinden koru. Ya Rabbelalemin, fasıkların fıskından, münafıkların nifakından, müfterilerin iftiralarından, hasitlerin hasetlerinden koru. Yarabbi hastalarımıza şifa ver. Dertlilerimize deva ver. Maddî, manevî sıkıntıda olan kardeşlerimizin dert ve sıkıntılarını gider. Ahir ve akıbetimizi hayreyle. Ya Rabbelalemin, kabir azabından, cehennem ateşinden koru. Cennetinle, cemalinle müşerref eyle. Ya Rabbelalemin, bizleri müslüman olarak yaşat, müslüman olarak öldür. Livaül-hamd adlı sancağı şerif-i Muhammediye’nin altında haşrolan kullarından eyle. Nasıl bir kul olmamızı istiyorsan bizi öyle bir kul eyle ve bizi her türlü kötülüklerden koru.
Şu anda Filistin’de, Irak’ta, Çeçenistan’da, Keşmir’de, Afganistan’da, Doğu Türkistan’da, Moro’da, dünyanın dört bucağında kâfirlerin istilasına uğramış, zalimlerin tasallutu altında inim inim inleyen, vatanları, dinleri, namusları kâfirlerin ayakları altında pay-i mal olan bu din kardeşlerimize en yakın zamanda gerçek kurtuluşlar nasip eyle. Yarabbi, gerçek kurtuluşlar nasip eyle. Yarabbi, bu İslam düşmanlarını, Kur’an düşmanlarını da kahru perişan eyle, helak eyle. Yarabbi, dualarımıza icabet eyle. Yarabbi dualarımızı kabul eyle.
Yarabbi biz müminlere de birlik ver dirlik ver, feraset ver, basiret ver, idrak ver. Yarabbi bizi bize bırakma, nefsimize bırakma, şeytana bırakma. Ya Rabbelalemin, aramızdaki ihtilafları gider, yeniden İslam’ın bütün fertlerini, bütün ümmet-i Muhammedi bir eyle, tek eyle, bir vücut eyle, bir cemaat eyle, bir topluluk eyle ki insanlık yeniden saadete, adalete kansın. Yeniden insanlık insan olma şuurunu idrak etsin. İnsanlığını anlasın.
Yarabbi bu güzellikleri bizden esirgeme. Sen erhamurrahimsin, sen zülcelali vel ikramsın, Sen merhametlilerin en merhametlisisin, bizlere merhamet eyle. Bizlere acı ve bizleri kâfirlerin elinden, adı müslüman olup da müslümanlara zulmetmekten zevk alanların tasallutlarından kurtar. Bizi yönetenlere şuur ver, idrak ver, basiret ver, milletiyle barışık eyle, diniyle barışık eyle, yaratıcısıyla barışık eyle. Hem İslam ülkesinde yönetici olanları hem de müslümanları diniyle barışık eyle. Yarabbi dinimizle barışık eyle bizleri. Dinimizle barışık eyle bizleri yarabbi. Bizi dünyanın hırsından, makam ve mevkiin hırsından, şeytanın nefsin kötülüklerinden koru. Ya erhamerrahimin ya zelcelali vel ikram, bizleri muhafaza eyle.”