İLMİHAL- Tevazu

İLMİHAL- Tevazu

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem insanların en mütevâzı olanı idi. O, hizmetçileri ile oturup kalkar, onlarla beraber yemek yer, çocuklarla, onların durumlarına göre konuşur, lâtife ederdi. Evi için gerekli malzemeleri çarşıdan kendisi alıp getirirdi. Ayakkabılarını tamir eder, elbiselerinin söküklerini dikerdi. İnsanların arasında otururken onlardan biri gibi oturur, başka beldelerden gelip de daha önce görmeyenler onu tanıyamazlar, nerede diye sorarlardı. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır:

“Allah için tevazu edeni, Allah yüceltir.” (Müslim)

Ehl-i hikmetten bir zat şöyle der:

“Akıllı insanlar tevâzû ederler. Meyveli ağaçlara bakınız, dalları hep yere eğilmiştir.”

Akıllı, olgun bir Müslüman dâima mütevâzı olur. Allah Teâlâ’nın kendisine ihsan ettiği her şeyin kendisinde bir emanet olduğunu bilir. Yanındaki emanet ne kadar kıymetli olursa olsun, kendisine ait olmadığı şuurunda olur. Ancak o, kendisine emanet edilen kıymetleri koruyup yerli yerinde istimal etmişse bunun için Allah Teâlâ’ya şükreder. Kendisine emanet edilen ve bir müddet sonra sahibinin gelip alacağı emânetler için övünen, kibirlenen bön bir insanın durumuna düşmez.

Bir kişinin:

1- İlmi arttıkça,

2- Makamı yükseldikçe,

3- Malı çoğaldıkça,

Tevazuu da artıyor, insanlara karşı bir üstünlük taslamıyor, bilâkis insanlarla daha da yakınlaşıyor, elde ettiği bu imkânları onların hizmetine arz ediyorsa böyle bir Müslüman Allah indinde de, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem katında da, insanlar yanında da makbul bir insandır. Kişilikli bir Müslümandır.

Bir kısım insanlar vardır ki;

1- İlmi arttıkça,

2- Makamı yükseldikçe,

3- Malı çoğaldıkça,

Ucub ve kibri de artar. Daha önce beraber bulunduğu çevreleri terk etmeye, onları küçümsemeye başlar ve hatta aile çevresiyle bile yavaş yavaş ilişkilerini azaltır ve sonunda kopup gider. Daha önceki hayatını ve çevresini hatırlamak bile istemez. Yeni çevresine, eski çevresinden söz etmez. Eski fakir, muhtaç halini bir zül kabul eder. İşte böylesi insanlar, sıfır insanlardır. Bu gibi kişiler şahsiyeti gelişmemiş, kimliği oluşmamış, aşağılık duygusuna esir olmuş, zavallı insanlardır. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır:

“Şüphesiz Allah Teâlâ bana, birbirinize karşı mütevâzı olunuz, bir kimse diğer bir kimseye zulmetmesin, bir kimse diğer bir kimseye karşı kibirlenmesin diye vahyetti.” (Müslim)

Kibirlenmek, diğer insanlara karşı üstünlük taslamak cahiliye âdetlerindendir. Tevâzu ise peygamberin, gerçek Müslümanların ahlâkıdır. Müslümana yaraşan, peygamber ahlâkıyla ahlâklanmak, her türlü şeytanî sıfatlardan, şeytanî ahlâklardan uzaklaşmaktır. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır:

“Muhakkak Allah Teâlâ sizden cahiliyet kibrini ve ecdad ile övünmeyi giderdi. (İnsanlar) ya muttaki mü’mindir. Ya da şaki fâcirdir. Hepiniz Âdem’in çocuklarısınız. Âdem de topraktan yaratılmıştır.” (Ebu Davud)

Bir kısım insanlar vardır ki onlara karşı gösterilen tevâzû, kibir ve gururlarını artırır. Kendilerinde, başkalarında olmayan çok üstün meziyetler olduğu ve dolayısıyla kendisine bundan dolayı tevazu gösterildiği, saygı beslendiği vehmine kapılır. Böylesi ham, hazımsız kişilere karşı tevâzû göstermek, onların ahlâken daha da düşmelerine sebep olmaktır. Bu gibi kişilere, onları terbiye etmek, kibir, ucub ve gurur hastalığından kurtarmak için tevâzû göstermemek gerekir.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.