Dar-ül Erkam’dan Suffe Ehline

Bazı mekânlar, içinde barındırdıkları veya oradaki oluşumlar sebebiyle aydınlanır ya da kararır. Erkam’ın evinin aydınlanmasına neden, içinde barındırdığı Yüce İnsan ve insanlığa sunulan mesaj sebebiyledir. İnananların gizlice uğrak verdiği, çehresinin ve içindekinin değiştiği bir mekân… Erkam b. Eb-ül Erkam b. Esed radıyallahuanhın evi Safa Tepesi’nin doğusunda, dar bir sokak içerisinde, gözden ırak ama gönüllere yakın gizlice toplanmaya elverişli mütevazı bir yapı. Allah Resulünün (sallallahu aleyhi ve selem) ümmetini eğitmeye başladığı bir yer, ilk eğitim mekânlarından birisi… Karartılmış ama hakkı arayan, yanık gönüllere ışık ve su… Burası, Rabbin rızasına koşacak hayırlı bir ümmetin oluşmasında basit ve sade bir ev ama gönüllerin coştuğu Allah ve Rasülü’ne bağlılığın, sadakatin, sevginin doruk noktasına ulaştığı bir mekân… Kerpiçten yığma duvarlarına rağmen insanlığa sunulacak yepyeni bir medeniyet temellerinin oluştuğu, gizli gözden ırak bir yer… Hz. Ali radıyallahuanh oraya giderken kendisini görenleri yanıltmak amacıyla ayağına eğilerek; kararmış kötü niyetlilerden gizlediği bir mekân… Baskılar, zulüm ve işkenceler altında, gizlice müminlerin eğitildiği bir okul… Orada müminler ibadetlerini ifa etmişler, geleceğe dönük İslam’ın ve müslümanların egemenliği, başarısı hususunda, aynı zamanda âhiret hayatı ve kurtuluşu konusunda birbirlerini müjdelemişler; kucaklarını, mal ve mülklerini birbirlerine açmışlardır. Erkam’ın evinde peygambere inen vahiy, sahabenin sadece kalbinde ve beyninde değil; ferdî, sosyal, siyasî, ekonomik ve kültürel düzeyde kişiliklerinin oluşmasında etkili olmuştur. Bu, zaten doğuşta insanda var olan iyiye ve güzele eğilimin, vahyin ışığında yeniden hayat bulmasıdır. Sonuçta bu, insanlardaki bireysellik duvarının, Kuran’ın önderliğinde yıkarak; zulüm, bencillik ve sınıfsal ayrımcılık anlayışıyla vücut bulmuş, bütün tabuları alt-üst etmesi, çağlar boyunca örnek olacak şahsiyetler ve kişiler yetiştirmesidir.
İnsanın hürriyetini yitirdiği, köle olarak satıldığı, bütün değer yargılarının aşiretçi, geleneklere ve güce dayandığı, mevki, makam ve statünün şirkten nemalandığı bir ortamda, insanın şerefli bir varlık, vahyin şahitliğini yapmak için yaratılan sorumlu bir kişi ve Allah adına yeryüzünde icra-yı sanat eden olduğu, sahabelerin yüreklerine ayet ayet işleniyordu…
Bu nedenle Erkam’ın evi, medeniyetin gizlice ve sessizce şekillendiği bir mektep, ders ve eğitim mekânı, müslümanların ilk parlamentosu… Evi insanın mahremiyetidir. Ebeveynler eğitim konusunda da hanelerinde Peygamberinin varisleridir. O gün Dar-ül Erkam bu sorumluluğu taşıdı. Koskoca bir medeniyetin kaynağı oldu. Bugün ise müminlerin evleri birer Dar-ül Erkam olmalı.
Hira dağında insanlığa sunulmaya başlayan ve gizlice Erkam’ın evinde devam eden eğitim seferberliği, Medine’de yerini Suffelere ve Suffe ashabına bıraktı.
Suffe; Sofa, üzeri revaklarla örtülü cami avlusuna denir. Medine’de, Mescid-i Nebevi’nin bitişiğinde inşa edilen, üstü hurma dallarıyla örtülü odalardır. Burada kalanlar, evi barkı olmayan kimsesizlere Medine dışından gelen sığınmacılara, muhacirlere, Rasulullahı görmek için gelenlere de Suffe Ashabı denir. Rasulullah burayı yatılı bir mektep haline getirmişti. Allah Resulünün bu öğrencileri bu sofalarda konaklıyor, ders çalışıyor Mescid-i Nebevi’nin içinde de Peygamberimizden ve onun önderliğinde diğer sahabelerden ilim öğreniyorlardı.
Suffe Ashabı’nın öğrendiklerinin başında okuma-yazma, hadis belleme, dini bilgiler ve dil öğrenme gelmekteydi. Ahlaki konularda ise onlar bizzat Allah Resulü ile bütünleşerek kendilerini nebevi bir renkle, huyla süslüyorlardı. Suffe Ashabı “Allah’ın her türlü dünya kirinden arındırdığı, fakirlere önder kıldığı, hikmet ehline dost eylediği, aileye ve dünya malına bağlanmayan hiçbir alışverişin kendilerini Allah’ı anmaktan alıkoymadığı ender bulunur bir cemaatti.” Sayıları 70-100 arasında idi. Zaman zaman 400 e kadar çıktığı da oluyordu. Suffe Ashabı bekâr muhacirlerdendi. Evli olanlar evli ensarın yanına yerleştirilmişti. Bekârlar için soğuktan korunacak, sıcaktan sığınılacak bir barınak gerekiyordu. Bu nedenle Suffeler içtimaî, siyasî, askerî, ekonomik ve eğitim amacına yönelikti. Mekkeli müşriklerin, Peygamberimizin dinî tercihine, inancına baskı yapmaları, ashabının mallarını, canlarını tehditleri; zorunlu olarak hicreti önlerine koymuştu. İlk anda bu tehditler hicrete sebep olarak görülse de, bunun da ötesinde inananların özgürce eğitilmesi gerekiyordu. İlahi mesajın bütün insanlara duyurulması ve bu ilahi havuzdan insanlığın kana kana içmesi elzemdi. Bu da eğitilmiş insan gücüne ihtiyaç duyuyordu. Bu sebeple hicret, can ve mal endişesinden daha çok inananların özgür bir ortamda eğitilmesinin gerekliliğinin sonucudur. İşte hicret sonrası Mescid-i Nebevinin hemen yanına onunla birlikte inşa edilmişti. Bir bakıma hicret, Ashabı Suffe’nin yetiştirilmesi, eğitilmesi için zorunluydu. Kendilerini ilme vakfetmiş, seçkin insanlar grubunu hazırlama, yetiştirme amacına yönelikti. Peygamberimiz ve ashabının, evlerini ve barklarını ölüm korkusuyla Mekke’de bırakarak ayrılışlarının ötesinde başka bir amaç içindi. Belki de Dar-ül Erkam da Mekke’deki Suffe ashabına benzer faaliyetlere izin verilse idi, insanlar dinlerini özgürce yaşayabilselerdi, dinlerinin gereği olan ibadet ve davranışlarını serbestçe yapabilselerdi, belki de hicret etmeyeceklerdi. Dolayısıyla çekilen sıkıntıların temel sebebi Suffe okulunu kurmak içindir. Çünkü âlimsiz, ilimsiz din olmazdı. Nitekim Suffe Ashabını hiçbir karşılık beklemeksizin ilim aşkını, gönül zenginliğini, iffet ve vakar sahipliğini Allah (celle celaluhu) şöyle açıklar: “ Ey müminler! Yardımlarınız, kendilerini Allah yoluna vakfeden o yoksullar içindir ki onlar, Allah yolunda ibadet ve itaat hususunda nefislerini vakfetmişlerdir. Bunlar nafakalarını tedarik için yeryüzünde dolaşma imkânı bulamazlar. Halktan istemekten geri durmaları sebebiyle, onların gerçek hallerini bilmeyen kimse onları zengin sanır. Ey Resulüm! Sen onları simalarından tanırsın. Onlar yüzsüzlük ederek halktan bir şey istemezler.” (Bakara273)
Güçlükler, sıkıntılar, açlıklar, ezalar ve cefalar içerisinde Erkam’ın evi; müminlere sığınak, dinlerini öğrendikleri, sıkıntılarını paylaştıkları bir mekân oldu. Rabbim müminlerin hanelerini Dar-ı Erkam eylesin.
Hicret edenler, ya Ashab-ı Suffe oldular, Ya da onlara aş getirenler. Rabbim bizleri ilim öğrenenlerden veya onlara hizmet edenlerden eylesin.