Sen Kimsin?

Sen Kimsin?

Sormak, sorgulamak, araştırmak, merak etmek varlığımız süresince hep bizimle olan kelimelerden bazıları. Fıtratımızda olan sorgulamak, hayat boyu yerine getirdiğimiz bir eylem. Birçok durumun,  olayın neden niçin gerçekleştiğini veya gerçekleşmediğini sorgularız. Hz İbrahim kendisinin inanacağı bir varlığı arıyordu, merak ediyordu, etrafını sorguluyordu. Bilim adamları, mucitler hep bir problemden veya sorudan yola çıkararak başlamışlardır ilk işe. Hayatımızda hep bulunan ve bulunmaya da devam edecek bu eylemleri genelde çevremizde gerçekleşen olaylar için kullanıyoruz galiba. Benliğimizi, kişiliğimizi, varlığımızı ne kadar sorguluyoruz? “Ben kimim?” sorusunu kaç defa sorduk kendimize?

Kişilik kavramını bu zamana kadar birçok insan ele almış, incelemiş. Her kuramcı kendi düşüncelerini farklı pencerelerden, farklı terimlerle açıklamış. Örneğin Jung insanlarla iletişime geçtiğimizde eksikliklerimizi, zayıf noktalarımızı gizlemek için bir maske kullandığımızı persona kavramı ile açıklar. Derste bir hocamız bu kelimeyi açıklarken, gün içerisinde ne kadar çok insanla iletişime geçiyorsak o kadar maske kullandığımızı ifade etmişti. Daha güçlü, daha mutlu, daha bilgili, daha… gün içerisinde kullandığımız maskelerden bazıları sanırım bunlar. Peki, başkalarına çizmek istediğimiz kişilik dışında, yani maskenin altında kalan biz kimiz aslında? Bizi diğerlerinden ayıran yönlerimiz neler? Varlığımızı sürdürebilmek ve çağa ayak uydurmak için yaptığımız davranışlar dışında bizi biz yapan özelliklerimizi biliyor muyuz? Başkalarına kendimizi tanıtırken “ideal benlik” olarak adlandırılan, olmak istediğimiz kişiliğin özelliklerini mi söylüyoruz acaba? Kişiliğimize geçmişte yaptığımız hatalar, yanlışlardan dolayı kötümser mi bakıyoruz, yoksa geleceğe umutla mı? Kendimize sorabileceğimiz soruları arttırmak mümkün.

Sorular kadar önemli bir diğer husus ise sorulara verdiğimiz cevaplar. Örneğin, bizi biz yapan özelliklerin farkında mıyız, sorusu beni oldukça düşündürdü. Çevreme, sosyal medyaya baktığımda tek tip insanların arttığını görüyorum. Moda kavramı altında giydiği kıyafetten, içtiği içeceğe, kitabından gezdiği yerlere kadar insanların hep aynı olduklarını fark ediyorum. Bizi biz yapan, diğerlerinden ayıran bazı özelliklerimiz olmalı, sıradanlaşmamalıyız. Kişiliğimizdeki özgünlükleri fark etmeliyiz. Her şeyden herkesten önce kendimizi sorgulamalıyız. İlk önce aynaya bakarak “sen kimsin?” sorusunu sormalıyız. Cümlelerime Rasim Özdenören’den bir alıntıyla son vermek istiyorum. “Kendini denetleyenler için umut kapıları sonsuzca açıktır. Yeryüzü dolusu yanlışa, yeryüzü dolusu bağış vaat ediliyor. Ne var ki, kendine getirmek için çok sarsmak gerek bu insanı. Dengesini yeniden bulduruncaya değin sarsmak gerek. Bir kez kendine gelip de o bir adı yürekten andı mı, yeniden aydınlığa döndürülecektir yüzü. O zaman, yeniden, umabilme yeteneğini kazanacaktır. Umutlu oldukça da, umduğu verilecektir ona.”

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.