İlk Adımda Yapılan Hata

En küçük hücreden uzaya kadar her şey sürekli bir değişim geçiriyor. Bin yıl öncenin dünyasıyla bugün arasında devasa farklar görüyoruz. Hatta 20 yıl öncesi ile bu gün bile fazlası ile farklılıklar içeriyor. Bu sebeple 40 yaşından büyük biri genç bir bireyle aynı dili bile konuşamıyor.
Bunca değişim içinde ileriye yönelik kurduğumuz kuruluşları sanki hep bugünün şartları içinde yaşayacakmışız gibi düzenliyoruz. Bu sebeple de ilerleyen yıllarda çağa ayak uyduramayıp atıl bir kuruluş halini alıyor. Diğer bir ihtimal de yenilenen dünyanın önünde rüzgârda uçuşan yapraklar gibi her yöne göre değişebiliyor. Sonuç olarak bin bir hayalle kurduğumuz kuruluşlardan hayal kırıklıklarından başka bir sonuç alamıyoruz.
Yıllar önce bir aile derneği kuracaklarını söyleyen bir topluluğa hocanın biri şöyle bir soru sormuştu: “İlerde karşılaşacağınız tüm sorunları masaya yatırdınız mı?” Hemen maddi açıdan sıkıntımız yok, onları hesapladık gibi cevaplar geliyor. Hoca ise bambaşka konulara giriyor ve hayallerine bile gelmeyecek sorunlardan bahsediyordu. Bunlarla karşılaştıklarında ne yapacaklarını sorduğunda ise hiçbir cevap alamıyor.
İşte bu örnekte de olduğu gibi hep hazırlıksız yakalanıyoruz. Bu sebeple bir kuruluş kurarken ilkeler ortaya konulması gerekir. Bu ilkeleri koyarken iyi bir istişare yapılmalı ve ilerleyen süreçte karşılaşılacak tüm senaryolara hazırlıklı olunmalı. Bu ilkeler değişime karşı nasıl bir tavır alınacağını belirlemeli. Hangisine direnç gösterilecek, hangilerinde esnek olunacak belirlenmeli. Kurumun nihai amacı belirlenmeli ki arada üzerine çok yoğunlaşılan araçlar fark edilmeden amacın yerine geçmesin. İlkeler kişilerin şahsi özelliklerinden bağımsız hazırlanmalı ki günler geçtikçe değişen kadrolarla ilkeler arasında tutarsızlıklar olmasın. Duygusal bir ortamda hazırlanmamalı ki heyecanlar söndüğünde boşlukta kalmasın.
İlkeler bir topluluğun kimliğini, durduğu yeri, gideceği yolu, hedefini ve kendinden olanla olmayana karşı tavırlarının tamamını net bir şekilde açıklıyor olmalı. Yola çıkıldıktan sonra sürekli yeni kararlar alınması gerekecektir. Bu kararlar alınırken net ve tutarlı ilkelerin sınırları içerisinde kalındığı sürece topluluk istikametini kaybetmeyecektir. İlk başta koyulan ilkeler bu özelliklerden yoksunsa her karar anında karar verenlerin şahsi hayat ilkeleri devreye girecektir. Bu şekilde de toplum sürekli yönü değişen bir şekilde yoluna devam edecektir. Yol değiştikçe de hedef değişecektir. İlk günkü duygu ve düşünceler unutulmuş yerine bambaşka düşünceler yerleşmiş olacaktır. Bu değişiklikler insanlara da yansıyacak tanınamaz bir hale geleceklerdir.
Artık aynı hedefi gören değil de birden farklı hedefleri gören insanlardan oluşan topluluk için de birlikten bahsedemeyiz. Bu insanlar bir arada durdukça tüm enerjilerini grup içi farklılıklarla mücadeleye ayıracaktır. Sonuç olarak da en başta ilkeler üzerinde yapılan küçük bir hata aynı hedefe koşması gereken insanları birbirine çelme takmaktan başka bir şey düşünemez hale getirecektir.