İMBİK -Bakmak ve Görmek

İlkadım dergisinin geçen sayısında bana hitaben, babacığım bizler “Yıldızsız semaların Çocuklarıyız” demişsin. Haklılık payın olsa da ümitsizliğe kapılmak pek uygun değil. Çünkü gerçekten yeni nesil yıldızsız semaların çocukları gibi, esas yıldızları bırakıp yeryüzündeki çakma yıldızların peşine düşüyor olsa da bunun sebeplerine inmeden sizleri suçlamak doğru olmaz. Bu mesele bakmak ve görmek meselesidir.
İnsanlar iki kısımdır: Bakanlar ve Görenler. Bakanlar her şeye sathî bir bakış fırlatıp anladıklarına tav olurlar. Böylece meselelerin derinliğine vukufiyet elde etmeden karara varabilirler. Oysa görenler için durum farklıdır. Bakarlar ve görürler. Bakmak onların ilk işidir. Sonra görmek daha bir önemlidir. Böylece hayata bakarken de gelecek ve ahiretle ilgili pek çok meseleyi görerek idrak ederler. Bunun diğer adı da basirettir evladım.
Haklı olduğun bir konu varsa o da günümüzde yıldız insanlarımızın gittikçe azalıyor oluşudur. Bunun sebebi de hepimizin hepimize benzemek için olağanüstü çabalar harcamamız ve yapılan işlerin sıradanlaşması neticesinde insanları yıldızlaştıracak mevzuların gittikçe azalıyor oluşudur. Dindar insanların yıldızlaşabilmesi için yapılacak fedakârlıkların eskisi kadar bol olmaması da işin cabasıdır.
Her şeye rağmen her dönemde ümmet-i Muhammed’in örnek alacağı âlimler/yıldızlar var olacaktır. Söylediğim gibi bu yıldızları takip edebilmek önemlidir. Sizde ortaya çıkan problemlerden birisi de daha ziyade dünyevi eylemler peşinden gidip sonuç olarak da bu konularda öne çıkmış insanları yıldız zannetmenizdir. Oysa bunlar yeryüzü yıldızlarıdır. Kısa sürede söner giderler. Işıkları olmaz. Lakin semamıza yıldız olarak yerleşmiş gerçek yıldızlar öyle mi! Senin bahsettiğin Malkolm X, Seyyid Kutup, Muhammed İkbal, Abbas Medeni gibi yıldızlar hiçbir zaman sönmeyeceklerdir.
Madem mevzu açıldı, bugün sana eskiden anlattığım birkaç yıldızdan daha bahsedeyim. Bunlardan birisi Ali Şeriatî’dir. Bu ümmetin yetiştirdiği en önemli düşünce adamlarından biridir, Ali Şeriatî. Hatırlarım, ben onun kitaplarını okurken sık sık elimden alır ve sorular sorardın. Daha ziyade İran’la ilgili soruların bitmez tükenmez sorular olurdu.
Ali Şeriatî, İranlı Müslüman sosyolog, aktivist ve düşünürdür. Kendisi Fransa’da bir süre yaşamış Batılı ve İslâmî hayatı karşılaştırma imkânı bulmuştur. Düşüncelerinde genel olarak “Öze dönüş”, “İslâm’a dönüş” gibi başlıkları sıklıkla ele almış ve bunu temel kaynaklara dayandırdığı için İran’da devrim olgusunun ortaya çıkması için etkin olan baş aktörlerden birisi olmuştur. İran’ın yüzyıllardır toplumun önünde engel oluşturmuş kimi geleneklerini eleştirmekten geri durmadı.
Bir zamanlar onun “İnsanın Dört Zindanı” ve “Hac” adlı kitapları gençliğin elinden düşmezdi. Ben ise evlat, Ali Şeriatî’nin “Kevir” adlı romanına hayran kalmıştım. Ali Şeriatî “Kevir “adlı romanında İran halkının günlük hayat mücadelesini yalın bi hikâyelendirme metodu ile anlatmış. Anlatım tarzı oldukça dâhiyane ve olağanüstü. Bu romanı okurken hayranlığımı ifade etmek için, defalarca “Ne cins adammış” demekten kendimi alamazdım. Bu kitabını ve mümkünse diğer kitaplarını da okumanı hararetle tavsiye ederim. Unutma ki yıldızları sahiplenmeyerek ancak insanlar katleder.
Ali Şeriatî yerinde duramayan ve aynı şekilde fikirleri de hep canlı kalan bir aktivist idi. Cezayir ve Tunus’ta konferanslar verdikten sonra İslâm dünyasında yıldızı iyice parlamıştı. Ülkesinde fikirlerinden dolayı tutuklandı. Uzun bir süre hapis yattı. Serbest bırakıldı. Yurtdışına çıktıktan bir ay sonra 44 yaşında zehirlenerek şehit edildi. Yapı olarak bizdeki Necip Fazıl’a benzetenler olmuştur.
Ah evladım ah! Sizin çocukluğunuzun bir bereketi olarak uzun kış gecelerinde Hasan el-Benna’nın risalelerini okurduk. Sizler de dinlerdiniz. Yıldızlarımızdan birisi de Hasan el-Benna idi. Nasıl olmasın ki, daha yirmi iki yaşında 20. asrın en kapsamlı teşkilatı olan İhvan-ı Müslimin’i kurmuş. Dur durak bilmemiş. Girmediği kahvehane, girmediği medrese kalmamış. Her yerde Allah’ın dinini anlatmaya gayret etmiş. Tebliğde bulunmuş. Düşünceleri ve kişiliği bütün dünya tarafından bilinir hale gelince rejim güçleri, görmedikleri bir suikasta kurban gitmesini sağlayarak onu ortadan kaldırmış. Yani bu yıldızımız da şehit edildi.
Evladım, bizde de -her ne kadar şehit edilenler fazla olmasa da- yıldızlar mevcuttur. Bizim yıldızlarımız da Allah’ın dinini anlatmak ve yaymak için çaba harcamışlar. Bu minvalden olmak üzere kimisi kitap yazmış, kimisi bizzat Allah yolunda çabalamış, kimisi Allah’ın dinine destek olmuştur.
Bunlardan ilk akla gelenler: Mehmed Akif Ersoy, Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Necip Fazıl Kısakürek, Said-i Nursi, Süleyman Hilmi Tunahan, … Tabi ki halen yaşayan ve yıldız olmaya namzet âlim ve düşünürlerimizi sen keşfedeceksin.
Önemli olan bakarken görmektir.