Her Düşünen “Var” mıdır?

Cümlelerden bir cümle, manalardan bir mana olarak “Düşünüyorum, o halde varım.” şeklinde kendini ifade eden bir dünya görüşü, düşünebiliyor olmayı bir farklılık aracı olarak görüyor, var olmayı da bu farkı fark etme şartına bağlıyordu. “İnsan, düşünen bir hayvandır.” ifadesi de düşünceye vurgu yapıyor, hayat sahibi diğer yaratılmışlardan farklı olarak canlıyı insan yapanın düşünebilme kabiliyeti olduğunun altını çiziyordu.
Düşünmeyi var olmanın, kayda alınmanın bir delili veya şartı olarak göreceksek eğer neyi düşündüğümüzü de çok iyi bilmemiz, tercihlerimizi ona göre yapmamız gerekecektir. Var olma pahasına düşünenler kadar, düşündükçe kendini yokluğa, boşluğa itenlerin de bulunduğu bir gerçektir. O halde her düşünenin hakiki manada var olduğu söylenemez. İnsan, iradesiyle seçtiği düşünceleri ve düşündüklerinin niteliği kadarıyla vardır.
İnsan, hakikate ulaşabilme ve ulaştığında da kalbini ve ayaklarını hakikat üzerinde tutabilme hedefinde bir araç olarak istifade ettiği aklını amaç haline dönüştürmediği sürece kazanmaya yakındır. Çünkü merhum Zeki Soyak hocamızın ifadesi ile “Müslüman akılcı değil, akıllı insandır.”
Bildiğinin öğretmeni, bilmediğinin öğrencisi olan insan, akıl melekesinin kendisine verilen en büyük nimet olduğunu bilmek ve takdir etmek zorundadır. Her nimetin şükrü kendi cinsindendir bakış açısıyla konuyu değerlendirdiğimizde aklımız başımıza daha kısa sürede gelecektir.
Aklı olmayanın dini olmayacağına göre insan aklını kullanacak ve akılsızca işlerle kendini meşgul etmeyecek, kulluk kariyerinin basamaklarını sırayla tırmanması gerekirken üzerinde bulunduğu ya da geride bıraktığı merdivenlerde oyalanmayacaktır.
Mü’minler o kimselerdir ki gabya iman ederler. İman akılla yapılan, aklı başında olanların yaptığı bir tercihtir. Gayb âlemini akılla kavramaya veya izah etmeye çalışmak bitmek tükenmek bilmeyecek sorularla vesveseden vesveseye sürüklenmeye sebep olabilir. Vesvese şeytanın kapsama alanıdır.
Şeytan, ilk insandan bu yana var olan, varlığını aklını kullanmamanın bir sonucu olarak inkârına borçlu olan, ilk Peygamberden bu yana insanlar üzerinde çalıştığı için hedefindeki kimselerin sağından solundan altından üstünden önünden arkasından nasıl yaklaşacağını aklın sınırlarını zorlarcasına, inanılmaz profesyonelce bilen bir düşmandır. Ama bütün özelliklerine ve aldatmacalarına rağmen, Allah’ın kudretinin ve kendi zayıflığının da farkındadır.
Akıl hakikate götürdüğü sürece lehimize olan bir kuvvettir. Akıl, kendini tartışılmaz bir şekilde hayatın merkezine alanlar için aleyhte gelişmelere sebep olan bir araçtır. Düşünmek ise lehimize kullandığımız akıl nimetinin hakkını verebilmek için yapabileceğimiz en güzel eylemdir. Aklımızı aleyhimizde bir şahit konumuna getirircesine hayatımızda tek ölçü kabul etmek başlı başına bir düşüncesizlik örneğidir.
Akıl, sahibini hakikate yaklaştıran düşünce ve fikirlerle kuşandıkça kalitesini ortaya koyacak, ciddi bir şekilde özlemini çektiğimiz günlerin en ciddi müjdecisi olacaktır. Kendini hakiki düşüncelerle meşgul etmeyen ve sahibini salih amellere yöneltmeyen akıl, işgale müsait bir düzlemde kalacak ve aldatıcı, alçaltıcı plan ve projelerin her zaman hedefinde yer alacaktır. Haysiyet aklı başında insanlara layıkken nedamet aklını kullanmayanların hakkıdır.
Her insanın aklı, zekâsı, kapasitesi, seviyesi bir olmayabilir, evet. Ancak her insanın imtihanı da bir değildir. Allah kuluna zulmetmez, kaldıramayacağı yükler yüklemez. İnsanın başına gelenler kendi elleriyle yaptıkları yüzündendir.