KAPAK-Fabrika Ayarlarını Muhafaza: Takva

Takvâ, kalbin Allâh’tan uzaklaştıran her şeyden uzak durması, mü’minin, Allâh’ın muhafazasına sığınarak âhirette kendisine zarar ve elem verecek şeylerden titizlikle korunması ve günahlardan sakınarak sâlih amellere sarılmasıdır.
Hazret-i Ömer radıyallâhu anh, bir gün Übey bin Kâ’b radıyallâhu anh’a takvânın ne olduğunu sorar. Übey de ona: “Sen hiç dikenli bir yolda yürüdün mü ey Ömer?” der. Hazret-i Ömer: “Evet, yürüdüm.” karşılığını verince, bu sefer: “Peki, ne yaptın?” diye sorar. Hazret-i Ömer: “Elbisemi topladım ve dikenlerin bana zarar vermemesi için bütün dikkatimi sarf ettim.” cevâbını verir. Bunun üzerine Übey bin Kâ’b: “İşte takvâ budur.” der.
Takvânın başı, küfür ve şirkten, ateşe düşmekten kaçar gibi kaçmaktır. Bunun tezâhürü de farzları hakkıyla edâ etmek ve bütün günahlardan sakınmaktır.
Takvânın zirve/ideal hâli; kulun, kalbini Allâh’tan gâfil kılacak her şeyden uzaklaşarak bütün varlığıyla ömrünün her anında Allâh Teâlâ’ya yönelmesidir. “Ey îmân edenler! Allâh’tan, nasıl korkmak (takva) gerekiyorsa öyle korkup gerektiği gibi sakının ve ancak Müslümanlar olarak can verin!” (Âl-i İmrân, 102) âyetinde emredilen hakîkî takvâdır.
Takvâda kemâle erebilmek için şüpheli şeylerden de şiddetle kaçınmak gerekmektedir. Allâh Rasûlü sallâllâhu aleyhi ve sellem: “Kul, mahzurlu şeylere düşme endişesiyle mahzûru olmayan bâzı şeyleri de terk etmedikçe gerçek muttakîlerin derecesine ulaşamaz.” buyurur. (Tirmizî, İbn-i Mâce) Kur’an-ı Kerim’in en başına yerleştirilen, önemine binaen etrafı süslemelerle bezenen ayetlerde kurtuluşa giden yolda olmak (hidayet) için takva üzere yaşamak farz kılınmıştır. (Bakara, 1-5) Takvanın farzları ise şöyle sıralanmıştır:
- Gayba iman. Görmedikleri, bilmedikleri halde Allah’ın bildirdiği, Resulünün şahitlik ettiği gaybi haberlere kesinlikle inanmak.
- Salâtı ikame. Ferdi, ailevi, ictimai bütün işlerinde ve günün her vaktinde Allah ile beraberliği ve irtibatı muhafaza etmek.
- Rızkı ulaştırma. Allah, bütün yarattıklarının rızkını da göndermiştir. Gönderdiği rızkın sahiplerine ulaştırılması vazifesini halife olarak görevlendirdiği insana yüklemiştir. İhtiyacından fazla olarak bir insana verilen dünya nimetleri, sahiplerinin bulunarak ulaştırılması gereken emanetlerdir.
- Allah’ın peygamberleri ile gönderdiği kitaplara inanmak ve gereğini yapmak.
- Ahirete şüphesiz iman. Hayatlarının her anından ve yaptıkları ya da yapmaları gerekirken yapmadıkları en küçük şeylerden bile hesaba çekilecekleri inancını yakin haline getirmek, bu şuurla yaşamak.
Kur’an-ı Kerimde takva hakkında şu bilgilere de ulaşıyoruz.
Takvanın sahibi Allah’tır. –Mutlak anlamıyla- Takva Allah’a aittir. O’na ittika edilir. (Müddesir, 56)
Kalpler takva yönünden imtihan edilir. Allah ve Resulüne, Kur’an ve Sünnete gereken saygıyı göstermeleri kulların kalbinde takvanın yerleştiğinin ispatıdır. (Hucurat, 3)
Allah’ın ayetleri ve kitapları muttakiler için öğüttür. Peygamberler vasıtasıyla insanlara tebliğ edilen kitapların mesajından sadece muttakiler öğüt alır. Takva sahibi olmayanların ise küfrünü artırır. (Bakara, 66; Meryem, 97; Enbiya, 48; Nur, 34; Maide, 46; Hakka, 48)
Sadece muttakiler hidayet üzeredir. Doğru yolda ve hidayet üzere olmayı hak edenler takvanın hakkını verenlerdir. Dilediğini dalalet/sapkınlık üzere dilediğini de hidayet üzere bırakacak olan Rabbimiz, sadece takva sahiplerinin hidayet üzere olmalarını dilediğini haber vermektedir. (Muhammed, 17; Bakara, 2)
Muttakiler sadıktır. Başta peygamberler olmak üzere Allah’ın ayetlerini kalpleri ile tasdik eden ve bu mesajları sadakatle diğer insanlara ulaştıran sadık ve sıddıkiyet derecesine ulaşan mü’minler takvalarının gereğini yerine getirmektedir. (Zümer, 33)
Muttakiler ahitleri üzerinde vefalı olanlardır. Başta Allah ile yaptıkları ahitleri olmak üzere ahitleri sadece sözde ve şekilde kalan kimseler Allah katında muteber değildir. Nasıl ki Kudüs’e yönelen Yahudilerin Allah’ın sevgili kulları oldukları iddiası takvayı önemsemediklerinden dolayı amelle desteklenmediği için Allah tarafından reddedilmişse Kâbe’yi kıble edindikleri iddiasında olanlar da takva ehli olmayıp; itikatlarını saflaştırmadıkları, sevdikleri mallarını ihtiyaç sahipleri ile paylaşmadıkları, Allah ile irtibatlarını sürekli hale getirmedikleri, maddi ve manevi açıdan sürekli temizlenme çabası içinde olmadıkları, ahitlerine vefa göstermedikleri, Allah’ın dinine yardım ederken başlarına gelecek sıkıntılara rağmen sabırla mücadeleyi sürdürmedikleri sürece aynı akıbeti paylaşacaklardır. (Bakara, 177)
Gerçek dostlar muttakilerdir. Takva sahibi olmayanların dostlukları en fazla mezara kadardır. Muttakiler ise hesap gününde ve cennette de dostluğu muhafaza ederler. (Zuhruf, 67)
Azığın hayırlısı takvadır. Azıkların hayırlısı ahiret için hazırlanan azıktır ki o da takvadır. (Bakara, 197)
Takva elbisedir. Allah, insanların bedenleri için örtünmek, süslenmek ve korunmak amacıyla elbiseler yaratmıştır. Ayrıca takva elbisesini de yaratmıştır ki insanlar bu elbiseyi kuşanınca şeytan dâhil hiçbir zararlı yazılım bu duvarı aşıp da ona zarar veremez. Elbette ki bu elbise diğerinden daha hayırlıdır. (Araf, 26)
Akıllı olan takvada yardımlaşır. Hem dünyada hem de ahirette fayda vermeyecek işlerde, günahta, ifsatta yardımlaşmak akıllı insanların yapacağı bir şey değildir. (Maide, 2)
İman iddiasını taşıyan kişi başkalarına da takvayı emreder. Allah’ın Mekke’de Elçisine ve mü’minlere yüklediği ilk görevlerden birisi insanlara takvayı emretmesidir. Kâfirler ise bu takvayı emretme çabasını engellemeleri yüzünden kınanır. (Alak, 9-14)
Allah’a ibadetlerin şekli değil takvaları ulaşır. Takva olmazsa namazdan fiziki hareket, hacdan yorulma, oruçtan ise açlıktan başka bir şey elde kalmaz. Yapılan ibadetlerin sadece takva kısmı ahiret günü ahirette geçerli olan paraya çevrilebilecektir. (Hac, 37)
Üstünlük takvadadır. Dünyada insanların üstünlük ölçüsü olan soy sop, zenginlik, makam mevki vb. şeylerin Allah katında bir kıymeti yoktur. (Hucurat, 13)
Allah takva sahiplerini bilir. Cihaddan ve kulluktan kaçmak için mazeret üretenler belki kendilerini ve diğer insanları kandırabilirler ama Allah kimin takva sahibi kimin sahtekâr olduğunu bilir. (Tevbe, 44)
Allah takva sahiplerini sever. Takva sahibi olmayanların hayırlı görünen işlerine bile yardımcı olunmamalıdır. Çünkü Allah sadece takva temeli üzere kurulan işleri ve muttakileri sever. (Tevbe, 4; 108)
Allah takva sahipleri ile beraberdir. O halde takva sahipleri ile aynı safta, aynı cephede yer alanlar aynı zamanda Allah ile de beraberdir. (Tevbe, 36; 123)
Allah muttakilerin dostudur, velisidir. Zalimler de birbirinin dostudur. (Casiye, 19)
Allah muttakilerle facirleri bir tutmaz. Yeryüzünü imar edenlerle ifsat edenler bir tutulacak değildir. (Sad, 28)
Layık olanın takva sözü üzerinde durması sağlanır. Kâfirlere ve zalimlere karşı Allah’ın, Resulünün ve mü’minlerin safında/cephesinde kararlılıkla duranlar takvaya layık olanlardır. Allah onları takva üzerinde sabit ve devamlı kılar. (Fetih, 26)
Kurtuluşa erecek olanlar muttakilerdir. Zafere ulaşacak olanlar da onlardır. Onlara korku da yoktur. Sonsuz saadet ve mutluluk da onlar içindir. (Meryem, 72; Zümer, 61; Nebe’, 31)
Dünya ve ahirette en güzel sonuç muttakilerindir. Arz Allah’ındır. Onları dilediği kullarına verir ama en güzel akıbet muttakileri beklemektedir. (Araf, 128; Hud, 49)
Takva sahipleri heyet halinde ilahi huzura kabul edilir. Dünyada bir ve beraber olan muttakiler kıyamet gününde de bir heyet olarak topluca Rabbin huzurunda toplanacaktır. (Meryem; 85)
Ahiret nimetleri muttakiler içindir. Allah takva sahiplerine ahiret hayatında sayılamayacak kadar nimetler vaat etmiş ve hazırlamıştır. Allah’ın vaadi de haktır. (Ra’d, 35; Hicr, 45; Nahl, 30-31; Meryem, 63; Furkan, 15; Şuara, 90; Kasas, 83; Sad, 49; Zariyat, 15; Kalem, 34; Mürselat, 41; Duhan, 51; Zuhruf, 35; Tur, 17; Âl-i İmran, 133; Kaf, 31; Kamer, 54; Nisa, 77)