DÜŞÜNCE UFKUMUZ – Yaşanabilir Ama Kime Göre?

Yaşanabilir ifadesini son dönemlerde çokça duyar olduk. Yaşanabilir mahalle, yaşanabilir köy, yaşanabilir şehir, yaşanabilir dünya… Yaşanabilir ifadesi mevcut durumu veya gidişatı eleştirmek için geliştirilmiş ve kullanılmakta. Bu ifadeyle hiçbir eksiğin bulunmadığı, modern insan tipinin veya anlayışının hâkim olduğu, olabildiğince çağdaş anlayışlarla tezyin edilmiş ortamlar hayal edilmektedir. Dünya odak kabul edilmiştir ve amaç dünya kadar yaşamaktır.
Yaşanabilir ifadesi aslında Kur’anî bir ifadedir. Allah Teâlâ iyi/salih kullarını “içinde razı olacakları cennet” nimetiyle şereflendirecektir. Hakikaten cennet hem yaşantısı hem de içerikleriyle yaşanabilir bir mekândır. Ancak cennete gidip o hayatı yaşayabilmek için bu dünyayı inançlı ve gösterişten uzak yaşamak gerekir. Hayatın biricik gerekçesi olan ‘Allah için’ yaşamayı unutmamak gerekir.
Benliğini modern anlayışa kaptıranların yaşanabilir ifadesiyle Kur’an’ın yaşanabilir ifadesi arasında ciddi farklar vardır. Bu farklar insanı tanımlamaktan başlayıp ideal insan yetiştirme tarzına kadar devam eder. Sonuçta aynı ifade çok farklı insan tipini ortaya çıkaracaktır/çıkarmıştır.
Yaşanabilir ifadesini dünya merkezli olarak dillendirenler “Dünyaya bir kez geldin. Dilediğin gibi yaşa!” mantığını benimsemiştir. Ve bu mantığın gereklerini yerine getirerek sözüm ona çağdaş olmuşlar, aydın olmuşlar ve ileri görüşlü olmuşlardır. İnsanı değerlendirirken dans edebilmesini, Batı müziği dinlemesini, vizyona giren filmleri acilen izlemesini, meyhane köşelerini (modern anlamda club’leri) doldurmasını kriter olarak seçmişlerdir. Bu tiplerde bilgi hiç yok diyemeyiz. Çünkü Batılı beyaz adamın öğrettiği her şey bunlar için müthiş ayrıcalıklardır.
Değerlerine, inancına, toplumuna yabancılaşmak da bu tip insanların özellikleridir. Onlar açısından yaşanabilir bir ortamda inanca ya hiç yer yoktur ya da inanç insanın kalbine hapsedilmiştir. İnanç konusunda insanın özgür olmasını savunurlar ama herkesi kendi anladığı kadar inanmaya zorlarlar. Bu yönüyle de baskıcı özgürlükten yanadırlar.
İnsanı maddi planda değerlendirmeye tabi tutarken insanların ihtiyaçlarını karşılayamadığı için yaşanabilir ortamın insanları çok çeşitli kaynaklardan gelen hurafelere inanmayı ihmal etmezler. Hem kulaktan dolma bilgilere karşı olduklarını söylerler hem de hayatları kulaktan dolma bilgilerle kuşatılmıştır. Doğruyu anlatmaya çalışanlara muhteşem ön yargılarıyla yaklaşarak doğruyu duymaya bile tahammül gösteremezler. Baktılar ki doğrular kendisini zorluyor ya hakaret yoluna ya da fiziki saldırı yoluna başvururlar.
Kısacası bu tip insanların istediği yaşanabilir ortam oyundan, eğlenceden, maddi gelişimden, gösterişten ve güçten ibarettir. Her ne kadar çağdaş görünseler de gücün önünde el pençe divan durmak yapılarına işlemiştir.