İMBİK – İlahiyat Fakültelerini Ne Yapmalı!

İMBİK – İlahiyat Fakültelerini Ne Yapmalı!

Bilindiği gibi İlahiyat fakülteleri Osmanlı döneminden Cumhuriyet dönemine sarkan Darü’l Fünun’un bir devamıdır. Ancak 1924 ila 1948-1949 yılları arasında ilk-orta ve yüksek öğretimde dinî eğitimin mevcut olmadığı malumdur. Dini eğitim, kırklı yıların sonuna doğru Yeni Türkiye(!)’nin, yeni toplumu arasında mevcut yönetime karşı bir patlama ihtimaline binaen yeniden; ama Modern Dinî(?) eğitimi önceleyen laik seküler bir yapılanma kapsamında planlanmıştır. Bu bağlamda 21 Kasım 1949’da açılan ilk ilahiyat fakültesi Ankara İlahiyat olmuştur. Bu okulda İslamî dersler verilmesi adına açılan kürsülerde diğer fakültelerden davet edilen Budist -Kemalist- hocalar yanında İsmail Cerrahoğlu, Mücteba Uğur ve Talat Koçyiğit gibi iman ve ihlâsından şüphe edilmeyen hocalar da kürsü başkanlıkları vazifesini deruhte etmişlerdir.

İlahiyatların kuruluş hikâyesi ta başından kozmopolit bir yapı arz etmiştir. Ankara İlahiyat’ın peşi sıra kurulan ilahiyatlarda da kadrolar karma olmaktan kurtulamamıştır. Bu başlangıç Türkiye’de Modernist dindarlar ile Gelenekçi dindarlar kapışmasını doğurmuştur. Şimdiki ilahiyatlar da bu kapışmanın bir sonucu olarak iki fraksiyonu da barındıran okullar konumundadır. Bugün neredeyse her ilde bir İlahiyat / İslami İlimler Fakültesi mevcuttur. Bu ilahiyatların her birine Modernist denilemeyeceği gibi; Gelenekselci de denilemez. Her bir ilahiyat bu iki görüşten hocaları az ya da çok barındırmaktadır. Bu iki görüş de yeni değil; Osmanlı sınırlarında yaklaşık olarak 250 yıl önce oluşmaya başlamış ekollerdir. Hatta iki görüşün farklılaşma noktaları İslâm tarihinin değişik dönemlerinde tartışılmış konularla aynıdır.

İLAHİYATLAR ÜLKEMİZE NE KAZANDIRDI?

*Türkiye’de ilk başörtü mücadelesi Ankara İlahiyat’ta başlatıldı. (Ali Babacan’ın halası Hatice Babacan’ı hatırlayalım.)

*Öğretimine yaklaşık yarım çeyrek asır ara verilen temel İslâmî derslerin usul ve metin kitapları ilk defa ilahiyatlar tarafından hazırlandı. (Tefsir, Hadis, Fıkıh, Kelam, Siyer, Dinler Tarihi hatta Hitabet derslerinin kitap ve müfredatları)

*Türkiye’de bir İslami dönüşüm yaşandı ise İlahiyat Fakülteleri ve İslam Enstitülerinin bunda katkısı büyüktür. (Örneğin şimdi bile bu okulları beğenmeyen kimi tarikat mensuplarının MSP-RP ve AKP’ye bakış açılarını hatırlayınız!)

*İmam-Hatip liselerinin gelişmesinde de bu okullarımızdan yetişen hocaların payı oldukça büyüktür.

*Türkiye çapında temel İslâmî ilim dallarında (Hayrettin Karaman, Ethem Ruhi Fığlalı, Süleyman Hayri Bolay, Süleyman Ateş, Süleyman Uludağ, Bekir Topaloğlu, Necati Öner, Saim Kılavuz, Hamdi Döndüren, Mehmet Aydın, Abdülkadir Şener, Avni İlhan Mustafa Sait Yazıcıoğlu, İsmail Lütfü Çakan gibi ilim semamızda yıldızlaşmış ve kendi sahalarında söz sahibi olmuş yüzlerce âlim yetişti ve ilim dünyasına kıymetli eserler bıraktı.

*İlahiyat hocalarımız Diyanet İşleri Başkanlığı öncülüğünde yeni bir İslâm Ansiklopedisi hazırlayarak bu alanda Fransızların tekelini kırmış oldular. (Eskisini Fransız papazlar yazmıştı)

*Sahih-i Buhari’nin fihristini ve şerhini ilahiyat hocaları hazırladı.

*Şu anda piyasada onlarca tefsir ve 250 civarında meal varsa bunu yine ilahiyat hocalarına ya da onların yetiştirdiği âlimlere borçluyuz. (Medrese ve Ezher mezunlarının katkısını da unutmadan)

*Kütüb-i Sitte’nin bir kısmı ilahiyat hocaları tarafından tercüme edildi.

*Zemahşeri ve Fahreddin Razi tefsirleri gibi Arapçası ağır tefsirlerin büyük bir kısmı yine ilahiyatçılar tarafından tercüme edildi.

*İlahiyat fakülteleri Müslümanların medeni cesaret elde etmelerine büyük katkı sağladı. (Birçok Avrupa ülkesinde seminerler verildi. Müsteşriklerle ilmi mücadeleler yapıldı. Akademik çalışmaların metotlarının yaygınlaşması sağlandı. Uluslararası bilim kuruluşlarında bizim âlimlerimiz de boy gösterdi)

*Arap Dili ve Edebiyatı sahasında yeniden Belagat eserleri yazabilecek hocalar yine ilahiyatlardan yetişmiştir.

DURUM TESPİTİ

*İlahiyat Fakülteleri laik / seküler temelli okullar olduğu için ve öğrenci seçme durumu olmadığından ilmî ve manevi birliktelik ruhunu ortadan kaldırmışlardır.

*İlahiyat Fakülteleri, İslâmî çalışmalarda hedef birliği sağlayamamıştır. (Bu durum belki de ülkenin hayrına olmuştur. Allahu a’lem)

*İlahiyat öğrencileri, daha çok okul dışında etkilendikleri ya da beslendikleri cemaat, tarikat ya da ekollerin kıvamına girdikleri için tek bir görüş, tek bir mezhep ya da tek bir partiye adam yetiştirmemişlerdir.

*Kimi aykırı görüşlere rağmen, Ehli Sünnet ana damarını yine ilahiyatlar ve muadili diğer İslâmî ilimler fakülteleri mezunları temsil etmektedir.

*Yine ehli sünnet ana damarının görüşlerine aykırı ve radikal ekoller de ilahiyatlardan neşet etmiştir.

*Bugün tartışılan iman ve amel meseleleri yeni değildir. Bu tartışmalar aslında İslâmî ilimlerin okutulduğu her yerde mevcut olmuştur. Ancak bu tartışmalar vatandaşa / halka indirilmemiş olabilir. Dolayısı ile yüzyıllardır süregelen tartışmaların İlahiyat okullarında olmaması eşyanın tabiatına aykırıdır. Bu sebeple kim adına olursa olsun bu tartışmalar nedeni ile ilahiyatların dışlanması abesle iştigal olur.

SONUÇ

Son dönemlerde, öğrenciler kaynak gösterilerek kimi cemaat ve tarikat sözcülerinin ilahiyatlara darbe vurma gayretlerine şahit olmaktayız.

İlahiyatlar bizim okullarımızdır. Eksikleri, noksanları oldukça fazladır. Dahası hala laik / seküler bir yapılanmadan kurtulamamışlardır. Yaşları itibari ile öğrenciler, İHL’den aldıkları sathî dinî eğitimleri sonucu İslâm tarihinin kadim tartışma meselelerini içselleştirecek ve kavrayacak konumda olmayabilirler.

Bu gibi temelsiz eleştirileri dikkate alarak pire yüzünden yorgan yakmaya çalışırcasına ilahiyatları dışlamak, kendimizi inkâr etmek olur. Bu kurumlar kolay elde edilmedi! Yapılacak en doğru şey bu okullara destek olup, daha iyiye ve güzele doğru evirilmelerini sağlayarak maksatları üzüm yemek olmayan kişilere fırsat vermemektir.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.