Ne Orda Halep Kaldı Ne Burada Arşın Kaldı!

Ne orda Halep kaldı, ne burda arşın kaldı.
Ne senin sır sokağın, ne gönül çarşın kaldı!
Tonlarca bomba düştü Annenin yüreğine,
Yavrunun kucağında binlerce kurşun kaldı!
Yahudi Yönetmen Aaron Russo’nun “Nicholas Rockefeller” diye bir belgeseli var. 22 Eylül 20l0 tarihinde televizyonda yayınlanan bu belgeselde Nicholas Rockefeller diyor ki: “Dünyanın sahipleri bizleriz. Yeryüzü Muhammed’e iman edenlerin kanıyla sulanmalı, çiçekler Müslüman kanıyla sulanıp tomurcuklanmalı. Yüzyıllardır Türklerin Muhammed’in dinine inananları bir insanın vücudu gibi bir arada tutmalarını engelleyemedik, evet. Bu vücudu Kürtlere öz benliklerini unutturup, onları Türklere düşman ederek ikiye bölebiliriz. Türklerin ve Kürtlerin elinde, Muhammed’in uydurma kitabı Kur’an olmalı, ancak zihinlerde olmamalı. Yayın organlarımız bunun için çalışmalı. Dünyanın her yerinde Müslüman kanı akmalı. Tevrat bize bunu emrediyor.”
Mukaddes bir derdi olan ve derdini seven her Müslüman, Rockefeller adındaki Yahudi’nin bu hezeyanlarını derin bir tefekkür süzgecinden geçirerek ondan dersler çıkarmalı. Tarihin tekerrür etmemesi için ibret almalı. Dostunu düşmanını iyi tanımalı.
Düşman; gayesini, öfkesini, kinini, metotlarını açık açık söyleme cür’etini gösterirken, karşımızda arsız arsız sırıtarak bıçağını bilemeye devam ediyor. Ta ki, Müslüman gaflet uykusundan uyanıp Ümmet olma şuuruyla Allah’ın ipine, Kur’an’a sıkı sıkı sarılana kadar da devam edecektir…
Evet, yaklaşık yüz yıldır yeryüzü Müslümanların kanlarıyla sulanıyor. Yalnız Yahudi’deki Ümmet-i Muhammed’e olan bu kin nasıl bir kindir ki, çiçeklerin Müslüman kanıyla sulanıp tomurcuklanmasını, dolayısıyla çiçek koklarken bile aynı zamanda kan koklamayı arzuluyor.
Evet, Rabbi Allah, Peygamberi Hz. Muhammed Mustafa aleyhisselam, kitabı Kur’an, kıblesi Kâbe olan bu Ümmet her şeyiyle bir vücut gibidir. Acıları, kederleri, hüzünleri, sevinçleri aynıdır. Yaptığınız şeytani plan ve projelerle, çıkardığınız savaşlarla, belki bu insanların coğrafi sınırları arasına tel örgüler çekip, kalın duvarlar örebilirsiniz… Ama asla aralarındaki gönül köprülerini yıkamayacak, dualarda buluşmalarını önleyemeyecek, birbirlerinin acılarını ve sürurlarını paylaşmalarına mani olamayacaksınız.
Siz dünyada kirli sermayenin sahibi olabilirsiniz! En son teknolojiyle üretilmiş, ölüm kusan her türlü silahın mucidi ve sahibi de siz olabilirsiniz! Yalanda, iftirada, çarpıtmada, fitnede, tefrikada, ahlâksızlıkta, fahişelikte, Şeytan’dan takdir belgesi ve üstün hizmet ödülü alan özgür(!) medyanın sahibi de olabilirsiniz! Filistin’de, Gazze’de, Bağdat’ta, Hama’da, Halep’te, yeryüzünün muhtelif yerlerinde sırf Müslüman oldukları için açlığa, susuzluğa ve yokluğa mahkûm ettiğiniz, namuslarını kirlettiğiniz kadınların, daha dudaklarında günah izi bulunmayan çocukların katilleri de olabilirsiniz!
Ama gönüllerimizin sahibi olamazsınız… Çünkü gönüllerimizin sahibi âlemlerin Rabbi olan Allah’tır.
Kürt kardeşlerimizi bize düşman edip, bizden ayıramayacaksınız. Tıpkı biz Türkleri, Kürtlere düşman edip onlardan ayıramadığınız gibi!
Bizler kardeşiz… Bizler etle tırnağız… Bizler bir Milletiz, bir Ümmetiz… Türkler ve Kürtler olarak her ikimizin de ellerimizde ve zihinlerimizde, Âlemlere Rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed aleyhisselam’ın getirmiş olduğu Kur’an var, şükür. Bundan sonra da olmaya devam edecektir. Çünkü O, bizim hayat kitabımızdır. Çünkü O, Nur’dur. Çünkü O, Hakk’ı ve bâtıl’ı birbirinden ayıran Furkan’dır. Çünkü O, Allah kelâmıdır. Çünkü O, biz mü’minler için şifa ve rahmettir. Zalimlerin ve kâfirlerin ise hüsrânını artıracaktır. Çünkü onu Cebrail aleyhisselam ile Habîbine âyet âyet, sûre sûre 23 yılda inzâl eden ve kıyamete kadar da onu muhafaza edecek olan Allah’tır.
Nazil olduğu günden itibaren bu mukaddes kitaba dil uzatan çok alçak oldu ama el uzatan hiçbir kâfir iflah olmadı… Tevrat’ın ve İncil’in tahrif edildiğini pekâlâ siz de biliyorsunuz ama gâvurluğunuzdan Kur’an’a ve Müslümanlara saldırmaktan da geri durmuyorsunuz! Evet, küfür tek millettir. Fırkası, markası fark etmez! Biliyoruz ki; dünyanın neresinde olursa olsun, özellikle inanç coğrafyamızda dökülen her damla kanın, sömürünün, işgalin ve işkencelerin arkasında siz ve kullandığınız kuklaların, uşakların, maşaların, ABD’nin ve Avrupa’nın kanlı elleriyle, çirkin çehreleri vardır. En az bizim kadar, inançlı Müslüman Kürt kardeşlerimiz de üzerimizde oynanan oyunların farkında Elhamdülillah.
Aaah HALEP! Bizde bir söz vardır: “Halep orda ise, arşın burada.” Adamın birisi “Ben Halep’te altmış arşın yer atladım” demiş. Dinleyenler inanmamış tabi. Olacak şey değil. “Hadi atla da görelim” deyince, ama ben Halep de atladım demiş yine. Dinleyenlerden birisi demiş ki “Canım, Halep orda ise arşın burada”
Halep’ten gelen çığlığa bilmiyorum hangi mü’min yürek dayanabilir? Kimin lügatinde Halep’teki vahşeti ifade edecek bir kaç kelime bulunur? Ellerini uzatarak yaktıkları çocuk ve kadınların ateşinde ısınan zalimlerin dünyada ve ahirette gidecekleri yer neresidir sizce? Birinci Cihan Savaşı’nda bizim Çanakkale Cephesi’nde en fazla şehit veren üç şehrimizden birisiydi Halep… Tam 6 bin şehit vermişti. 4 bin şehit Şam şehrimizin, 3 bin 400 şehit de Bursamızındı.
Ehl-i küfrün ahlâksız yalancıları… Çevirdikleri her dolap, kurdukları her tuzak, kazdıkları her kuyu, Siyonist İsrail’in güvenliği için. Bundan dolayı bu sancılı topraklarda ne Filistin kalmalı, ne Gazze. Ne Irak kalmalı, ne Suriye… Ne Hama kalmalı, ne Halep… Parçalanmalı, bölünmeli ve yutulmalı… Bu arada İslam dünyasının bağrında İran, püsküllü bir baş belası…
Tek hedef TÜRKİYE! 15 Temmuz’da yaşadığımız darbe teşebbüsü gösterdi ki üç tarafı denizlerle, dört tarafı iç ve dış kahpe düşmanlarla çevrili Anadolu’da yaşamanın bedelini millet olarak ödemeye her zaman hazır olmamız gerekiyor.
Bizim gidecek başka bir yerimiz yok… Bu Vatan bizim için “ANA” demek, “YÂR” demek. Terk edecek yer değil, “KALACAK DİYAR” demek.
Allah’ım; mazlumların ve mağdurların, milletin ve ümmetin umudu olan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip ERDOĞAN’ı koru, onu bu millete bağışla.
Rabbim; millet olarak, ümmet olarak kalplerimizi ve ayaklarımızı kaydırma… Habîbin hürmetine bize yardım eyle…