Çocuk Eğitiminde Bilgi Cahili Değil Uygulama Cahiliyiz

“İyi bir çocuk yetiştirmek, hazineler dolusu servetten daha değerlidir. Çünkü çocuklar yaşayan hazinelerdir.” C.G. Salzmann
Çocuk eğitiminin önemi artık herkesin tartışmasız kabul ettiği bir gerçek. Gelecek nesilleri inşa edebilmek için bugün çocuklarımıza ciddi emekler harcamak zorundayız. Onların gelişimine katkıda bulunabilmek için ebeveynler olarak çok değişik yöntemleri kullanmaya çalışıyoruz.
Bu çerçevede şehirli anne babaların çocuklarına yaklaşımlarında kulaktan dolma bilgileri ya da kendi anne babalarından gördüklerini daha az dikkate alması da dikkat çekiyor. Bu durum; modernleşme, eğitim düzeyinin artması ve bilgiye ulaşabilme kolaylığından kaynaklanıyor. Günümüzde bilgiye ulaşmak artık çok kolay. Eskiye göre kitap ve dergilere daha rahat ulaşabiliyoruz. TV ve radyolarda her zaman konu ile ilgili uzmanları dinleyebiliyoruz. Merak ettiğimiz konular hakkında internet aracılığı ile hemen bilgi sahibi olabiliyoruz.
Aslında nerdeyse çocuk eğitimi ile ilgili her şeyi biliyoruz. Peki, neden her geçen gün çocuklarımız ile yaşadığımız problemler çığ gibi büyüyor? Uzmanlar olarak görüşmelerimizin çoğunu neden ‘Aile ve Çocuk Davranış Problemleri’ oluşturuyor?
25 yıl (çeyrek asır) önce TV ve radyoların henüz tek kanal olduğu zamanlardı ve merak ettiğiniz bilgilere ulaşmak o kadar da kolay değildi. İlk çocuğum dünyaya geldiğinde özel TV ve radyo kanalları yavaş yavaş çıkmaya başlamıştı. O zaman bir radyo kanalında hafta da bir çocuk eğitimi ile ilgili bir program yapılıyordu. Merak ettiğim pek çok soruya bu programda cevap bulabildiğim için o günü iple çekiyordum. Öğrendiğim bilgilerin çocuk yetiştirmeme pek çok katkısı oldu. Ancak daha o zaman anladığım şey şu olmuştu. Bilmek yetmiyor, önemli olan öğrendiklerimi hayata aktarabilmekti.
Çocuklarıyla yaşadıkları problemlerden dolayı görüşme yaptığımız veliler aslında bilgi donanımları gayet iyi olan kişiler. İlkokul mezunu anneler bile çocuk eğitimi ile ilgili pek çok şeyi biliyor. Konuşurken neler yapması gerektiğini tek tek anlatıyor. Ancak yaşadıkları problemleri incelediğimizde bildiklerini hayata geçiremediklerini fark ediyoruz.
Örneğin ‘Tutarlılık’ diyoruz. Anne ve baba “Evet, bu çok önemli bir kural” diyor. Tutarlılığı çok iyi tanımlıyor. Sonra evde yaşadıklarını konuşuyoruz. Babanın ‘A’ dediğine anne ‘B’ diyor ya da baba bugün ‘A’ dediğine yarın ‘B’ diyor. Örneğin çocuk küfür ediyor, baba bir gün aferin diyor, ertesi gün aynı davranışı cezalandırıyor. Bu ne demek, tutarlılığın çocuk eğitiminde önemli olduğunu biliyor ancak uygulamada bunu yapmıyor.
Yine modern çocuk eğitimi kurallarında ‘Demokratik Aile’ diye tanımladığımız şey genelde yanlış anlaşılıyor ve çocuklara karşı sınırsız özgürlük gibi algılanabiliyor. Kural koymamak! Ya da çocuğun her istediğini yapmak! Oysa kuralsız olan bir ailede sorumluluk bilinci gelişmez. Çocuğun her istediğini yapıyorsak, ortada ciddi problemler var demektir. Çocuğa, ‘yap’ veya ‘yapma’ komutları yerine, yapılması veya yapılmaması gereken davranışların nedenleri sıcak, sevecen ve ciddi bir üslupla anlatılmalıdır.
Ödül ve ceza konusu da önemli bir konudur ve bu konuda genelde denge gözetilmemektedir. Çoğu aile çocuklarına büyük ödüller veya cezalar uygular. Başarı konusunda cep telefonu alma vaadi gibi veya başarısızlık halinde dayak tehdidi gibi. Oysa dövme yerine bir şeylerden mahrum bırakma ve bunu gerektiğinde bir bakışla, mimikle ifade edebilmek çok daha önemlidir. Yapamayacağımız şeyleri söylemek de en büyük yanlışlardan birisidir.
Çocuklara bazı tavsiyelerde bulunarak, iyinin ve kötünün ne olduğunu anlatarak onları eğitmiş olduğumuzu sanmamız da büyük bir yanılgıya düşmektir. Çünkü çocuklar model alarak öğrenirler yani bizi taklit ederler ve örnek alırlar. Çocuklar, anne ve babalarına benzerler ve çoğunlukla onların karakterlerini yansıtırlar. Peki, bizler bu konuda ne kadar dikkatliyiz? Çocuklardan her şeyin en güzelini, en iyisini beklerken bizler ne kadar iyiyiz? “Çocuklar, karşılarında daima öğüt veren insanları değil bu öğütleri yaşayan modelleri görmek isterler.”
Anne yengeç, yavrusuna; “Neden yan yan yürüyorsun yavrucuğum? Düzgün yürüsene” demiş. Yavru yengeç cevap vermiş; “Anneciğim sen önümden düzgün yürü ben seni takip ederim…”
Mübarek Asr suresinde Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Asr’a yemin olsun ki muhakkak insan ziyandadır. Ancak iman eden, salih amel işleyen, birbirine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna.” Rabbimiz, imanımızın hemen arkasından salih amel istiyor. Sadece imanımızın bizi kurtaramayacağını, salih amellerle imanımızı taçlandırmamızı emrediyor. İşte bu ilke çocuk eğitimi için de çok önemli bir kuraldır. Bilmek ve uygulamak…
Unutmayın, çocuğunuzu;
- Hoşgörü ile yetiştirirseniz, sabırlı olmayı öğrenir.
- Destekleyip yüreklendirirseniz, kendine güven duymayı öğrenir.
- Yaptığı güzel şeyleri över ve beğenirseniz, takdir etmeyi öğrenir.
- Hakkına saygı gösterirseniz, adil olmayı öğrenir.
- Güven ortamı içinde yetiştirirseniz, inançlı olmayı öğrenir.
- Kabul ve onay gösterirseniz, kendini ve başkalarını sevmeyi öğrenir.
- Aile ortamı içinde dostluk ve arkadaşlık gösterirseniz, bu dünyada mutlu olmayı öğrenir.
- Sevgi içinde büyütürseniz, güvenmeyi öğrenir.
- Sürekli eleştirirseniz, kınama ve ayıplamayı öğrenir.
- Kin ortamında büyütürseniz, kavga etmeyi öğrenir.
- Alay edip aşağılarsanız, sıkılıp utanmayı öğrenir.
- Devamlı utanç duygusuyla eğitirseniz, kendini suçlamayı öğrenir.
- Devamlı gülünç duruma düşürürseniz, çekingen olmayı öğrenir.
- Kendisine inanmazsanız, dolandırıcılığı öğrenir.
- Aşırı hoşgörülü olursanız, bencilliği öğrenir.
- Her zaman tenkit ederseniz, kendini kabahatli bulmayı öğrenir.