Tesettür Dersi

“Gençler, haftaya konumuz tesettür inşallah” diyerek vedalaşmıştı hocaları. Grup içerisinde birbirlerine, “Daha sonraki haftalarda işlesek çok daha iyi olur bu konuyu.” diye söylüyorlardı.
Sözleşilen mekânda ve saatte herkes hazırdı. “Arkadaşlar bugün farklı ders yapacağız inşallah.” dedi. Hocanın elinde toplu kâğıtlar vardı. Kızlardan birisi, “Hocam yoksa sınav mı olacağız?” dedi. Hocaları kâğıtları dağıtmıştı. Şaşırmıştı gençler…
“Hocam burada kıyafetsiz bir bayan var. Ne yapacağız bu kâğıtları?” dediler.
“Arkadaşlar, ayak kısmından baş kısmına kadar Müslüman bir bayanın kıyafeti nasıl olmalı, çizin!” demişti.
On dakika içerisinde kâğıtları toplayacaktı. Hocaları, kâğıtları toplayıp teker teker incelemeye başladı. On dakika verilen bu çizim iki dakika bile sürmemişti. Uzun, geniş bir pardösü yine uzun ve omuzları kapatacak şekilde geniş bir eşarp çizmişlerdi.
Eşarptan başlayarak konuşmaya başladılar. Topuz yoktu çizimlerde. Eşarbın rengi ve örtme şekline değindiler. Çizdikleri, günümüzdeki rengârenk şallara hiç benzemiyordu.
Pardösünün üzerinde konuştular. Darlık, bolluk ölçüsü bilinen bir husustu.
Olması gereken kıyafet biçimi bu kadar net iken, çizdikleri ve üzerlerinde olan kıyafetleri karşılaştırdılar.
Sonuç olarak Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in şu hadisini öğrenerek dersi bitirdiler: “Ateş ehlinden iki sınıf vardır, henüz onları görmedim. Yanlarında sığırkuyruğu gibi bir şeyler taşıyıp onu insanlara vuran insanlar ve giyinmiş, çıplak kadınlar ki bunlar Allah’a itaatten dışarı çıkmışlardır. Bunlar, başkalarını da baştan çıkarırlar. Başları deve hörgücü gibidir. Bu kadınlar değil cennete girmek, kokusunu dahi almazlar. Hâlbuki onun kokusu şu kadar uzak mesafeden duyulur.” (Müslim, cennet 53, 2857)
Rabbim rızasına uygun yaşayan ve yaptığı her ameli ihlâsla yapan kullarından eylesin.