Kitap Yüklü Merkepler

Kitap Yüklü Merkepler

İlim; karanlıkları aydınlatan nur, âmâlara rehber, insanlığa mürşit, amel için kılavuz ve dünyada da ahirette de kurtuluşun reçetesidir. Nitekim Rasulullah aleyhisselam’a “İlim nedir?” diye sorulunca “Amelin kılavuzudur.” buyurmuştur. (F. Râzi, Tefsir-i Kebir)

İlim biz Müslümanlar için hayatımızı aydınlatan ve ahiretimize yön veren en önemli vasıflardan biri olmalıdır. Nitekim Efendimiz aleyhisselam “İlim öğrenmek beşikten mezara kadar kadın, erkek her Müslümana farzdır.” buyurmuşlardır. Tabi bu ilim öyle kuru bir ilim olmayacak. Öğrendiğimizi yaşamalıyız da aynı zamanda. Bunun en güzel örneği de Ashâb-ı Kirâm’dır.

Onlar Efendimiz aleyhisselam’dan öğrendiği ve gördüğü her şeyi anında hayatlarına geçirmişlerdir. Öğrendiklerini yaşamışlar ve neticede kulluğun zirvesine ulaşmışlardır. Efendimiz aleyhisselam yine ilim hakkında şöyle buyurmuştur; “İlimden bir mesele öğrenmek, bütün varlığı ile dünyadan daha hayırlıdır.”

İlim dünya değil, ahiretti aslında. Bu dünyada amelimizi hazırlıyorduk ilimle; ahirette sonuçlarını almak için. Ve ilim sadece öğrenmekle bitiyor muydu? Yaşamamız gerektiğini de söyledik. Peki yaşadıktan sonra? “Ben öğrendim, ben kurtuldum, tamam!” mı olduk? Bakın Hz. Ali bu hususta ne diyor; “Ey ilim sahipleri! İlminizle amel edin; hakikaten ilim ehli sadece ilmiyle amel edendir.”

Öğrendiklerimizle amel etmeyi öğrenmeye geliyor sıra. Öğrendiklerimizle amel etmek nasıl olur? Efendimiz aleyhisselam her konuda en güzel örnek olduğu gibi bu konuda da bizlere örnek. Peygamberimiz aleyhisselam Allah’tan öğrendiğini ilk önce yaşıyor, daha sonra ise ashaba öğretiyordu. Şu halde asıl olan bilmek değil, bildiğini uygulamaktır. Bu, işin en mühim kısmıdır. Öğrenilen bilgiyi taviz vermeksizin yapmaya, yapılanı da devam ettirmeye çalışmak önemli bir iştir. Kişi bildiğiyle amel ettiği sürece Allah Tealâ ona bilmediklerini öğretir.

Hadis-i şerifte buyrulmuştur ki: “Bildiği ile amel eden kimseye Yüce Allah bilmediğini öğretir ve amelinde onu muvaffak kılar da cenneti hak eder. Buna karşılık bildiği ile amel etmeyen kimse hem bildiğinde şaşar hem de amelinde muvaffak olmaz ve böylece cehennemi hak etmiş olur.” Yani ilim iki uç noktadır. Eğer öğrendiğinle Allah’ın razı olduğu bir şekilde amel edersen cennete ve hakkın rızasına ulaşırsın. Ama öğrendiğini Allah’ın razı olmadığı şekilde kullanırsan cehenneme ve Allah’ın gazabına uğrarsın.

Amelsiz ilim meyvesiz ağaca benzer. İlmiyle amel etmeyen ve ilminden kendisi yararlanmayan kimselerin durumu, sırtında su taşıdığı halde çölde susuzluktan ölen devenin haline benzetilmiştir. Bir kimse ne kadar bilgi sahibi olursa olsun öğrendiği bilgilerle amel etmedikçe o ilmin hiçbir faydası olmaz. Bu hususta Allah Teâlâ ilmi ile amil olmayanları kitap yüklü merkeplere benzetmektedir: “Kendilerine Tevrat verilip de sonra ona göre yaşamayanların hali kitap yüklü merkebin haline benzer.” (Cuma, 5)

Efendimiz aleyhisselam da faydasız ilimden Allah’a sığınmıştır. İlmi nerden öğrendiğimize yani doğru mu, güvenilir mi olduğuna dikkat etmeliyiz. Neticede hem kendimize hem de Müslüman kardeşlerimize faydalı olmak istiyorsak doğru ilim ve öğrendiğimiz ilimle amel etmektedir çare. İlim ve amel birbirini tamamlayan iki mühim unsurdur. İlim olmadan amel olmaz, amel olmadan ilim olmaz.

Sözlerimi Efendimiz aleyhisselam’ın bir hadisi ile sonlandırmak istiyorum. Efendimiz aleyhisselam şöyle buyurmuştur; “Yalnızca şu iki kişiye gıpta edilir: Birisi, Allah’ın kendisine verdiği malı Allah yolunda harcayıp tüketen; diğeri ise Allah’ın kendisine verdiği ilimle amel eden ve onu başkalarına öğreten kimse.” (Buhari, İlim, 15) Allah’ım; öğrendiğimizle amel etmeyi ve onu da Müslüman kardeşlerimize öğretmeyi nasip et. Fayda vermeyen ilimden sana sığınırız, sen bizleri razı olduğun kullarından eyle. AMİN.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.