Mü’minun Suresi

Mushaftaki sıralamada yirmi üçüncü, iniş sırasına göre yetmiş dördüncü suredir. Enbiyâ suresinden sonra, Secde suresinden önce Mekke'de inmiştir. Surenin adı, 1. âyette geçen ve gelecek ayetlerde de özellikleri anlatılan "inananlar" anlamındaki Mü'minûn kelimesinden gelmektedir. Sürenin Peygamberimiz döneminde de bu adla anıldığı rivayet edilmektedir.
Mü'minun sûresinin öncelikli konusu inananların üstün nitelikleridir. Daha sonra her bir insanın anne karnındaki oluşum süreci, Hz. Nuh ve adı verilmeyen bir peygamber ile Mûsâ ve Harun hakkında ibretli bilgiler, tebliğlerinin ortak noktaları, peygamberlerin yolundan giden ümmetlerin ve onların yolundan sapan inkârcıların başlıca özellikleri, Mekke putperestlerinin, sorulduğunda Allah'ın yaratıcı gücünü kabul etmelerine rağmen O'na ortak koşmaları ve ahirete inanmamaları, bunların ahiretteki acıklı durumları, pişmanlıkları ve karşılık bulmayacak dilekleri hakkında açıklamalar yapılmaktadır. Sure, "Rabbim! Beni bağışla, bana merhamet et; sen merhametli olanların en üstünüsün!" mealindeki dua cümlesiyle son bulur. Muhammed Esed’e göre ise surenin konusu; iman, davet, şehadet, sorumluluktur. Yine Esed bu surede “ölümden sonraki hayatın gerçekliğine inanmaksızın üstün kudret ve ilim sahibi bir Yaratıcı Güç olarak Allah’a inanmanın mantıken imkânsız olduğunun “vurgusunu yapar. Şu anda yaşadığımız sorun; ahirete inançsızlık değil, ahirete inancın gereğini yerine getirmemektir. Ahirete inancım var diyoruz ahiret bilinciyle hareket etmiyoruz. Ahirete inancın gereğini yapıyorsak; neden hala dünya Müslümanları çaresiz, neden hala aramızda hakkı ve sabrı tavsiye edenler azınlıkta, neden hala kardeş kavgaları bitmiyor,neden kardeşimizi kendimiz bilmiyor acısıyla acılanıp ,sevinciyle havalara uçmuyoruz.Başımıza ne geldiyse sebebi “ahiret inancı“ nı içselleştirememekten geldi. Rabbim ahiret inancına yakinen inanmayı hepimize nasip etsin. İnsan her dönemde insan; yanılgılarıyla, unutkanlığıyla, zafiyetleriyle. Kuranın indiriliş gayesi de tam bu noktada devreye girer; hidayet, rehber, furkandır. Rabbim; Rabbimizi, Kuranı, peygamberimizi, hayatı ve ölümü O’nun muradına uygun anlamayı, okumayı, gereğini yapmayı nasip etsin.
Hz. Ömer'den rivayet edilen bir hadise göre Resûlullah, bir ara olağan üstü vahiy hallerinden birini yaşarken kıbleye dönüp ellerini kaldırarak "Allahım! Bize nimetini arttır, eksiltme; bizi onurlandır, alçaltma; bize ihsan et, mahrum etme; bizi seçkin kıl (düşmanlarımıza karşı) zayıf duruma düşürme; bizden hoşnut ol ve bizi senden hoşnut kıl!" diye dua ettikten sonra, "Şu anda bana on ayet indi; kim bu ayetlerin gereğini yaparsa cennete girecektir" buyurmuş, ardından da bu surenin ilk on ayetini okumuştur.
Rahman ve rahim olan Allah'ın adıyla… 1. Müminler kesinlikle kurtuluşa ermiştir; 2. Ki onlar, namazlarında derin bir saygı hali yaşarlar; 3, Anlamsız, yararsız şeylerden uzak dururlar; 4. Zekâtı verirler; 5. İffetlerini korurlar; 6. Sadece eşleriyle veya ellerinin altında olanlarla yetinirler, bundan dolayı da kınanacak değillerdir. 7. Ama her kim bunun ötesine geçmek isterse işte haddi aşanlar böyleleridir. 8. Yine o müminler emanetlerine ve ahidlerine sadakat gösterirler; 9. Namazlarını titizlikle eda ederler, 10- İşte bu kimseler varis olacaklardır. 11- Onlar Firdevs cennetlerine varis olacaklardır. Orada ebedî olarak kalacaklardır.
Peygamber Efendimiz bir Hadis-i Şerifi'nde "Firdevs" cennetini överek şöyle buyuruyor:
"Şüphesiz ki cennette yüz derece vardır. Allah onları, kendi yolunda cihad edenler için hazırlamıştır. Her derecenin arası gökle yer arası kadardır. Siz, Allah'tan dilediğiniz zaman Firdevs cennetini dileyin. Zira o cennetlerin en ortasındadır ve en yücesidir. Onun üzerinde rahman olan Allah'ın arşı bulunmaktadır ve cennetin ırmakları oradan fışkırmaktadır.
Rabbimiz adeta suremizin ilk 10 ayetinde kurtuluşa ermenin formülünü gözler önüne serer.Her bir ayetin konusunun,bir kitap konusu olduğunu söylemeliyiz.Yine suremizle ilgili olarak peygamberimizden şunlar rivayet edilir: "Şüphesiz ki Allah cennetlikleri cennete ve cehennemlikleri cehenneme soktuğu zaman" şöyle nida eder:
– Yeryüzünde kaç yıl kaldınız? Onlar da:
– Bir gün veya bir günden daha az bir zaman kaldık, derler. Cenab-ı Hak:
– Bir gün veya bir günden daha az bir zamanda ne güzel bir ticaret yaptınız: Rahmetimi, rızamı ve cennetimi kazandınız. Ebedi olarak sonsuza kadar kalın, buyurur.
Sonra da cehennemliklere şöyle nida eder:
Ey cehennem ehli! Yeryüzünde ne kadar kaldınız? Onlar da:
– Bir gün veya bir günden daha az bir zaman kaldık, derler. Cenab-ı Hak:
– Bir gün veya bir günden daha az bir zamanda ne kötü bir ticaret yaptınız: Ateşimi ve gazabımı kazandınız. Ebedi olarak sonsuza kadar burada kalın, buyurur.
Bu rivayet, suremizin son ayetleriyle ilişkilidir. Şöyle ki:
112. Allah, "Yeryüzünde kaç yıl kaldınız?" diye sorar. 113. "Bir gün veya günün bir bölümü kadar kaldık; işte, saymakla görevli olanlara sor" derler, 114. Allah buyurur: Yalnız kısa bir süre kaldınız; keşke bunu bilmiş olsaydınız!" 115. Sizi sırf boş yere yarattığımızı ve sizin artık huzurumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız?
Kardeşlerim biz susalım, ayetler konuşsun. Biz susalım peygamberimiz konuşsun ki, O nefsinden konuşmaz. O’nun ahlakı Kuran ahlakıdır. Örnekliği kıyamete keder devam edecektir.