Ameli Hükümler

Ameli Hükümler

Kaynak: İslam Ahkâmı, Zeki Soyak

İslam dini ilahî bir rahmettir. Bir hukuk nizamı, bir ahlâk nizamıdır. Aile hukuku, miras hukuku, ceza hukuku, ticaret hukuku gibi hukuk esasları yanında, önleyici hukuk diyebileceğimiz tedbirî yasaklar da vardır ki bu hususa başka hiçbir hukuk sisteminde rastlamak mümkün değildir.

İslam’da harama götüren her şey haramdır. Zina haramdır. Dolayısıyla zinanın öncüleri olan, nâmahrem bir erkek ve kadının kapalı bir yerde yalnız başlarına oturmaları da haramdır. Katî bir zaruret olmadıkça nâmahrem birisinin herhangi çıplak bir uzvuna dokunmak, ısrarlı bir şekilde bakmak da haramdır. Keza içki haramdır. İçki imalatı, içki satmak, içmesi için bir başkasına vermek, satın alıp getirmek, içki imalatı yapılan bir yere üzüm satmak da haramdır. Faiz haramdır. Faizli işlemlere kefil olmak da, aracı olmak da haramdır.

Günah-ı kebairin, (büyük günahların) kilidi mesabesinde olan bu önleyici hukuku hâşâ önemsememek, bu hususta titizlik göstermemek veya bu gibi meselelere cevaz vermek, bu kilidin kırılması demektir. Dolayısıyla toplumun pervasızca haramlara, büyük günahlara dalmasına cevaz vermek demektir.

EF’ÂL-İ MÜKELLEFÎN

İslam dini, Müslümanların Allah Teâlâ’ya, kendi nefsine ve diğerlerine karşı vazifelerini çok açık bir şekilde ortaya koymuş, karşılıklı ilişkilerde dikkat edilmesi gereken hususları bildirmiştir. Mükellef olan her Müslüman, emir ve nehiylere muhataptır. Emirleri yerine getirmek, nehiylerden sakınmakla görevlidir. Efal-i Mükellefin denilen, yani akıl baliğ olan bir Müslümandan sâdır olan fiiller sekizdir. Bu fiillerden, farz, vacip, sünnet, müstehap ve mubah fiilleri yapmak meşrûdur. Haram, mekruh ve müfsit olan fiilleri yapmak ise gayrimeşrudur.

Yapılması meşru olanları yapan, emredilenleri yerine getiren Müslüman Mûtî’dir. Gayrimeşru olan fiilleri, nehyedilenleri yapan Müslüman Âsi’dir. Müslümana yakışan teslim olup itaat etmektir. Zaten Müslüman demek, teslim olan ve itaat eden demektir. Teslimiyeti zayıf olanın itaati de zayıftır. Beşeriyet icabı işlenen günahtan, isyan ve tuğyandan hiç vakit geçirmeden tevbe edilmelidir. Küçük olsun, büyük olsun günahlarda ısrar etmek asla caiz değildir. Müslüman bir kişi, günahları ne kadar çok ve büyük olursa olsun, bilmeli ve inanmalı ki Allah Teâlâ’nın affı çok daha büyüktür. Allah Teâlâ’nın mağfiretinden asla ve asla ümit kesilmemelidir.

1- Farz: Yapılması Allah Teâlâ tarafından kesin bir delil ile sabit olan demektir. Farz-ı ayn ve farz-ı kifaye olmak üzere iki kısımdır.

a- Farz-ı ayn: Mükellef olan her Müslümanın yapması gereken, başkalarının yapmasıyla üzerinden sakıt olmayan demektir. Namaz ve oruç gibi.

b- Farz-ı kifaye: Mükellef Müslümanlardan bir kısmının yapmasıyla diğerlerinden sakıt olan farzdır. Çünkü bu farz Müslümanlara ayrı ayrı değil, hepsine birden farz kılınmıştır. Cenaze namazı gibi.

2- Vacip: Yapılması Allah Teâlâ tarafından emredildiği kesin bir delille değil de zanni bir delille sabit olandır. Fatiha’nın namazın her rekâtında okunması gibi.

3- Sünnet: Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in farz ve vacibin dışında bazen terk etmekle beraber devamlı olarak yaptığı fiil ve hareketlerdir. Müekked sünnet, gayri müekked sünnet olmak üzere iki kısımdır:

a. Sünnet-i müekkede: Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in devamlı yapıp da çok az terk ettikleri ibadetlerdir. İslam’ın şiarından olan ve Sünnet-i Hüda denilen, ezan, ikamet ve cemaatle namaz kılmak gibi sünnetler de sünnet-i müekkededir.

b. Gayri müekked sünnet: Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in sürekli olarak değil de zaman zaman yaptığı ibadetlerdir. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in yemek, içmek, giymek, oturup, kalkmak, yürümek gibi kendi halleri ile ilgili adet kabilinden yaptıkları Sünnet-i Zevaid denilen fiilleri de gayri müekked sünnetlerdir. Her Müslüman farz ibadetlerden sonra, ister müekked, ister gayri müekked olsun Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sünneti seniyyelerini şevkle, aşkla, muhabbetle yerine getirmeye, yaşantısına yansıtmaya, O’nun boyasıyla boyanmaya çaba göstermelidir.

4- Müstehap: Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in bazen yapıp bazen de terk ettikleri ibadettir. Kuşluk, evvabin namazları gibi. Müstehaba mendup da denilir.

5- Mubah: Kişinin yapmak ve yapmamakta muhayyer yani serbest olduğu şeydir. Yenilmesi helal olan bir yiyeceği, bir içeceği, yemek-yememek, içip-içmemek gibi.

6- Haram: Yapılması Allah Teâlâ tarafından kesin bir delille yasaklanmış olan her şey haramdır. Haram da iki kısımdır:

a- Aslen haram olan. Buna liaynihî haram denir. Şarap, rakı, leş gibi.

b- Aslında helal olduğu halde başka bir sebeple haram olan. Buna da li gayrihî haram denir. Meselâ meyve yemek helaldir. Fakat başkasının bahçesinden izinsiz olarak alınan meyveyi yemek haramdır.

7- Mekruh: Şeriatta, yasak oluşu sabit olmakla beraber, haram olmadığına dair de bir işaret, bir delil bulunan şeydir. Yapılmaması doğru olan, yapılması hoş görülmeyen, kınanan şeydir. Cuma saatinde alışveriş yapmak gibi. Mekruh da tahrîmî ve tenzîhî olmak üzere iki kısma ayrılır.

8- Müfsid: Başlanılmış meşru bir ameli bozup iptal eden şeydir. Mesela namaz içinde gülmek gibi. Gülmek aslında gayrimeşru bir şey değildir. Ancak meşru olan sahih bir ibadeti bozduğundan, müfsid olduğundan gayrimeşru olmuştur.

Mükellef yani akıl baliğ bir Müslüman İslam şeriatını öğrenmekle mükelleftir. Öncelikle farz-ı ayın olan ilimleri öğrenmelidir.

Şeriat: Allah Teâlâ’nın kulları için vazettiği dinî ve dünyevî hükümlerdir. Bunlar itikadî, amelî ve ahlâkî hükümler olmak üzere üç kısımdır.

Fıkıh: Kişinin amel yönünden lehine ve aleyhine olan şeyleri bilmesidir ki, bu köşemizde şeriatın fıkıhla ilgili ahkâmı anlatılacaktır.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.