Hümanizm’in Ortaya Çıkışı ve Günümüze Yansıması

On beşinci yüzyılda ortaya çıkan Hümanizmin, Petrarca’nın edebiyat, Erasmus’un Hıristiyanlık konularındaki çalışmalarıyla başlatıldığı kabul edilmektedir. Erasmus önce İncil’i hermenök olarak halkın anlayacağı hale getirmeye çalışmıştır. Hıristiyanlıkla kayıtlı kalmayan bu çalışma, düşünce hayatının hemen bütün alanlarını kapsamıştır.
İncil metinlerinin, orijinalliği filolojik olarak incelenirken, diğer taraftan bu metinlerin gerçek anlamları gösterilmeye çalışılmıştır. Görülmüştür ki, kutsal kabul edilen metinlerden çoğunun ilahi emirler olmayıp, sonradan meydana getirilmiş uydurmalar olduğu tespit edilmiştir. Bu durum önceleri dar bir aydınlar çerçevesinde kalırken, halkın öğrenmesiyle beraber işin şekli değişmeye başlar ve kısa sürede Hıristiyanlık üzerinde epeyce etki yapar.
Aslında bu çalışmanın maksadı, hurafelerle örülü Hıristiyanlığın saf şeklini meydana çıkartmaktı. Böylece kiliseyi barışçı metotlarla ıslah edebileceklerini düşünüyordu. Erasmus, Hıristiyanlığın ıslahatına inanıyor, halk hurafeleriyle bozulmuş Hıristiyan dininin özünü çıkartmak istiyordu.
Hıristiyan Şövalyesinin El Kitabı
1511’de çıkardığı “Deliliğe Methiye” adlı eserinde, kilise adetlerini ve yolsuzluklarını şiddetle tenkit ediyordu. Bunu yaparken de Yunan ve İbrani dillerinin filolojisini kullanıyordu. 1516’da İncil’in Yunanca ve Latince metinlerine haşiye ve mukaddime yaparak bastırdı. Bu, tüm Avrupa’da büyük ilgi uyandırdı. Bu çaba sonucunda düşünürler, halk ve hatta kilise bu etkinin içine girdi. Erasmus “Hıristiyan Şövalyesinin El Kitabı” adlı eserinde; kilisenin takdis ayinlerini birer sembolden ibaret görüyor, resimlere ve azizlerden kalan nesnelere yapılan ibadeti anlamsız kılıyordu.
1522’de Martin Luther, İncil’i Almancaya bu baskıdan tercüme etmiş, ayrıca Luther Almanya’da kiliseye bu kitaptaki görüşlerle baş kaldırmıştır. Ortaya ne zaman, kimler tarafından çıkartıldığı konusunda kısa izahını yaptığımız Hümanizm’in “sevgi”yi içerdiği söylenmekte ise de bu doğru değildir. Hümanizmin Türkçe karşılığı; “insan-merkezciliktir”. İlahi olanı terk etmek, her şeyin merkezine insanı koymaktır.
Hümanizmaya göre “bir fiilin değerlendirilmesinde Allah’ın değil, insanın faydası/ hoşnutluğu” esastır. Bu açıdan da sekülarizmle sıkı bir ilişkisi vardır. Seküler bir hayat anlayışını ve her otorite karşısında insanı özgürleştirme çabası hümanizmin tanımıdır. Hülasa hümanizm, geniş anlamıyla modern insanın hayat anlayışını ve duygusunu dile getiren kutsal tanımaz bir akımdır.
Başta Amerika olmak üzere Batılı düşünce kuruluşları ‘Yeşil Kuşak Projesi’ni revize ederek yerine Ilımlı İslam kavramını getirdiler. Amerikan RAND düşünce kuruluşunun raporuna göre Arap milliyetçiliği, Arap sosyalizmi gibi sonuçsuz kalmış girişimlerin doğurduğu öfkenin de tesiriyle ayrışma ve çatışma hızlanmıştır. Özellikle İslam dünyasında dört faklı görüş sürekli birbiriyle çatışma halindedir. Bu görüşler: a- köktendinciler, b- gelenekçiler, c- modernistler ve d- laikler.
Köktendinciler: Demokratik değerleri ve çağdaş Batı kültürünü reddederler. Kendilerine göre İslam hukukunu ve faziletlerini uygulayacak otoriter, bağnaz bir devlet isterler. Bu gayeye ulaşmak için teknolojiyi ve yenilikleri kullanmayı arzularlar. Gelenekçiler: Cari olan yapının muhafaza edilmesi fikrini savunan grup.
Modernistler: İslam dünyasının küresel modernliğin bir parçası olmasını arzularlar. Çağa ayak uyduracak şekilde İslam’da reforma gidilmesini ve İslam’ın modernleştirilmesini isterler. Laikler: İslam dünyasının, devlet ve dinin, Batılı demokrasilerde kilise ve devletin ayrı olması gibi ayrılmasını, dinin kişinin kendi mahrem hayatı olmasını kabul etmesini isterler.
Batı Laboratuarlarında Üretilen Fitneler
Bilindiği gibi bu gruplar, siyasi ve şahsi hürriyetler, eğitim, kadın hakları, kadının toplumdaki yeri, ceza hukuku, değişim ve reformların yasalaşması ve Batı’ya karşı tutum gibi birçok zaruri tartışma konularında devamlı bir ihtilaf içinde farklı görüşlere sahiptirler.
Yukarda bahsettiğim rapora göre;
* Modernistlerin çalışmalarını sübvanse edilmiş maliyetlerle yayınlayın,
* Gençliği kamuoyuna açık sunumlar ve konferanslar vererek cesaretlendirin,
* İslami eğitim müfredatında onların görüşlerini duyurun,
* Onlara bir kamuoyu platformu sağlayın,
* Onların dinî yorumlar ile ilgili fikirlerini ve yargılarını web siteleri, okullar, enstitüler gibi fikir yayma araçları ile gelenekçi ve köktencilerinkine rakip olarak ortaya koymalarına imkân sağlayın,
* Asi fikir arayışındaki İslamî gençliğe, seküler ve modernist karşı kültürleri seçenek olarak ortaya koyun,
* İslam öncesi ve İslami olmayan kültür haberlerini ilgili ülkenin medyasında ve eğitim kurumlarında öne çıkarın,
* Gelenekçileri köktencilere karşı destekleyin,
* Gelenekçileri kamuoyu önüne olumlu olarak getirirken, onların köktencilerle anlaşmazlıklarını teşvik edin,
* Gelenekçiler ile köktenciler arasındaki ittifakın önüne geçin,
* Uygun oldukça gelenekçileri köktenciler ile münakaşalarında daha iyi olabilmeleri için eğit ve donat. Köktenciler hitabette genellikle çok üstündürler buna karşın gelenekçiler dinî eğitimlerini ailede alırlar ve meramını anlatmada zayıftırlar,
* Gelenekçilerin değişik bölümleri arasında ayrımcılık yapın,
* Modernist görüşlere yakın olan Hanefi mezhebine mensup olanları cesaretlendirin,
* Vahhabî kaynaklı kuralların otoritesini zayıflatmak maksadıyla onların dinî fikirlerini yaymalarını destekleyin,
* Sufiliğin kabulünü ve popülerliğini teşvik edin,
Köktendincilerin (Radikallerin);
* İslam’ı yorumlamalarına itiraz ederek, tutarsızlıklarını açığa vurun,
* İllegal grup ve eylemler ile ilişkilerini ortaya koyun,
* Şiddet eylemlerinin neticelerini kamuoyuna duyurun,
* Cemaatlerinin ve bölgelerinin olumlu gelişimi için yönetme yetersizliklerini gösterin,
* Köktenci aşırıların ve teröristlerin başarılı şiddet eylemlerine saygı duyulmasına ve sempati beslenmesine engel olun. Onları kötülük sever kahramanlar olarak değil, rahatsız edici, alçak ve ödlek olarak lanse edin,
* Köktendinciler ve teröristlerin gayri ahlakiliklerini, riyakârlıklarını ve yolsuzluklarını araştırmaları için gazetecileri yüreklendirin,
* Köktenciler arasındaki bölünmeleri destekleyin,
* Laikleri seçin ve destekleyin,
* Köktendincilerin ortak düşman olarak tanınmasını sağlayın. Laiklerin Milliyetçi ve sol ideolojik platformlarda ABD karşıtı gruplar ile ittifak yapmalarına mani olun,
* İslam’da devlet ve dinin ayrı tutulabileceğini, bunun inanca zarar vermeyeceğini, aksine onu güçlendireceği fikrini destekleyin,
Ayrıca RAND düşünce kuruluşunun danışmanı ve CIA’nın eski Yakın ve Güney Asya bölgesi istihbarat şefi Graham Fuller; “Siyasi İslam’ın Geleceği” isimli kitabında Dinler arası Diyaloğun Türkiye’deki en güçlü aktivistlerinden, liberal ve reformist İslamcı olduğunu yazdığı Fethullah Gülen’in ve Nurculuğun desteklenmesini savunmuştur.
Köktendincilik/ Radikalizm
(Bu tabir kullanıldığı için yazıyorum. Kabul ettiğim için değil.) Köktendincilik terimi İncil’in okunup savunulması, hayata uygulanması için başlatılan Protestan harekete denilmekteyken, zamanla genişleyerek bütün dinî hareketlerdeki ideolojik öze vurgu yapan bir karaktere bürünmüştür.
Bu kavram ilk olarak 20. yüzyılın başlarında Amerika’da Evanjelik Protestanlar tarafından kullanılmaya başlanmıştır. Evanjelikler, İncil’in modern yorumları yerine esasını, gerçek anlamını ön plana çıkarmaya çalışmışlardır. Zaman içerisinde değişime uğrayan bu kavram, dinî metinlerin doğru okunmasından çok, dinî-kültürel hareketlerin bir türü olarak görülmeye başlanmıştır.
Köktendinciliğin yükseldiği dönem 20. yüzyılın son çeyreğidir. Bu tarihe dikkatinizi çekmek isteriz. Dünyanın birçok kesiminde dinî hareketlerin özellikle İslam’ın güç kazandığı yıllardır. Güç kazanan dinî hareketleri toplum nezdinde itibarsızlaştırıp kötü göstermek için köktendincilik gibi toplumun çok kabul edemeyeceği bir söylem geliştirdiler.
Radikalizmi Yükselten Üç Mesele
Önlenemez/ önlenemeyen bu yükseliş genel olarak üç neden üzerinde durulmaktadır.
1- 20. yüzyılda sekülarizmin benimsendiği ülkelerde dinin toplum üzerindeki etkinliği azalmış, bununla birlikte toplumun bazı kesimlerinde ahlaki bozulmalar görülmeye başlanmıştır. Köktendincilik toplumda, bu yozlaşmaya karşı tepki olarak ortaya çıkmıştır. Ahlakî çöküntünün giderilebilmesi için dinin etkinliğinin artması gerektiği savunulmaya başlanmıştır.
2- Sömürgecilik ve sömürgecilik sonrası dönemdir. Sömürgeci devletlerin sömürge ülkelerde kendi kültürlerini yaymaya çalışmaları ve yerli kültürleri baskı altına almaları hatta onları aşağılamaları sömürge sonrası dönemde, Batılı kültürlere olan bağlılığının azalmasına ve Batılı fikirlere karşı toplumda büyük bir direnç oluşmasına neden olmuştur.
3- Bir diğer unsur olarak da Küreselleşme gösterilmektedir. Küreselleşmenin milliyetçiliğin gücünü zayıflatmasından sonra din, toplumda birleştirici unsur olarak görülmüştür ve bu durum köktendinciliğin yükselmesine neden olmuştur.
Radikal düşüncenin mensupları, kamusal-özel ayrımını reddederler. Toplumda birleştirici unsur olarak dini görürler. Bireylere de aidiyet duygusu kazandırmaya çalışırlar. Bunların insanları harekete geçirme kabiliyeti psikolojik ve sosyal düzeydeki işlevlerinden ileri gelmektedir. Psikolojik açıdan bakıldığında köktendinciler, belirsiz bir dünyada insanlara kesinlik sunarken, dinî olarak en derin sorunlara basit ve mutlak çözüm sunabilmekteler.
Köktendinciler, toplumdaki çürümüşlüğün ancak eskinin maneviyat dolu “altın çağına” dönmekle giderilebileceğini düşünmektedirler. Ancak buradan onların, modernizme tamamen karşı oldukları ya da gerici oldukları sonucu çıkarılmamalıdır. Modern teknolojiden, kitle iletişim araçlarından da yaygın biçimde yararlandıkları görülür.
Köktendincilik terörist bir hareket değildir. Onlar din adına hareket ederler ve bu yolda atılan her adımın Allah’ın memnuniyetine neden olacağını düşünürler. Bu durum onlara çok yüksek bir motivasyon sağlar. Amaçları dünyada Allah’ın iradesini hâkim kılmak olduğundan, kendilerine karşı olanları sadece görüş ayrılığı olan insanlar değil, Allah’ın dünyadaki amaçlarını engellemeye çalışan inançsızlar olarak görürler.
Köktendincilik ve Muhafazakârlık Arasındaki Farklar
1- Örneğin muhafazakârlık daha mütevazı, daha dengeli iken köktendincilikte, daha uç fikirlere ya da keskin çıkışlara rastlanabilmektedir.
2- Muhafazakârlık mevcut olanı korumaya daha yatkındır ve devamlılığı savunur. Köktendincilik ise değişip dönüştürücü bir yapıya sahiptir. Köktendincilik sadece İslam’ın bireysel uygulamalarıyla ilgili olabileceği gibi, cemaatler veya daha büyük sosyal gruplar seviyesinde de olabilir.
“Ekmel” olduğunu belirttiği son din İslamiyet’in adını Allah koyduğuna göre bu kavramın önüne ve sonuna konan hiçbir takı doğru değildir. Böyle bir takının konması eksikliği iddia edilen bir din için olabilir.
İslam karşıtları, Müslümanları İslam hakkında şüpheye düşürebilmek için İslam’ın ana kaynaklarıyla (Kur’an ve Sünnet) uğraştılar. Kimi zaman din konusunda yetişmiş insanları kullandılar. Bazen de onlar vasıtasıyla kurdukları/ kurdurdukları cemaatler kanalıyla İslam’ı sulandırmak ve itibarsızlaştırmak istediler. Bu yapılanlardan kısmî başarı elde etseler de maksatlarına ulaşamadıklarını biliyorlar.
Öyle ki, birilerine karşı her şeyleriyle destekledikleri bazı kişi ve cemaatleri daha sonra düşman ilan edebiliyorlar. Dönem dönem İslam’ın farklı yorumlarından müteşekkil mezheplerdeki farklılığı körükleyerek birbirleriyle didişmelerini sağladılar. Hemen her oyunu denediler. Şimdi de; ılımlı İslam, Köktendinci, İslamcı vs. gibi tanımlamalarla mü’minleri kamplaştırmaya çalışıyorlar.
Dinde “yeis” yoktur. Bir mütefekkirin deyimiyle ‘Zayıf, bütün hayatı boyunca zayıf olarak kalmaz, kuvvetlinin gücü de sonsuza kadar devam etmez.’ Rabbimiz “Ey iman edenler! Siz kendinize bakın. Siz doğru yolda olunca sapan kimse size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah’adır. Artık O, size yaptıklarınızı bildirecektir.” (Maide, 105) buyurmaktadır.