Vahdet Için Tevhid

Vahdet Için Tevhid

Hayatı Allah Teâlâ’dan kaynaklanan varlıklarız. Bizi yaratan da bize hayat veren de hayatımızı devam ettiren de ve bizleri ölümle karşılaştıracak olan da ancak O’dur. Ölümden sonraki süreç de yine O’nun kuralları ve muradıyla devam edecektir. Her şey O’ndan gelir ve her şey O’na dönecektir.

Allah Teâlâ’yı zatında, sıfatlarında ve fiillerinde ‘bir ve tek’ kabul ederek başlar, tevhid inancımız. O’na benzeyen hiçbir varlık yokken O’nun gücü ve kudretini hiç kimse üzerinde taşıyamaz. O’nun verdiği canı O’ndan başka hiç kimse alamazken O’nun vereceği rızkı da hiç kimse engelleyemez. Siyaset, ekonomi, sosyal hayat, ahlak gibi insan merkezli tüm alanlarda hayatın devam edilebilirliğini sağlayan kuralları ancak O belirler ve her zaman O’nun kuralları geçerli olacaktır. O’nun dışındakilerin kuralları, görüldüğü üzere insanı ve dengeyi altüst etmiştir.

Tevhid, şirke bulanmış kasvetli ve kararmış zihinlerde/ gönüllerde değil, şirkten arınmış tertemiz zihinlerde/ gönüllerde kendisine mekân bulur. Bir bedende ya tevhid sistemi hâkim olur ya da çoklu inanç sistemi olan şirk sistemi hâkim olur.  Rasulullah aleyhisselam, Allah’ın dinini tebliğe başladığında öncelikle “şu ibadetleri şöyle yapmanız gerekiyor” yaklaşımını hiçbir zaman için sergilememiştir. Öncelik cahiliyenin kör ve karanlık şirk anlayışlarını ortadan kaldırmaya yöneliktir.

Şirk zihinlerden temizlenmeden ibadetlerin emredilmesi tevhidi paramparça eder. Böyle bir ortamda insanların zihinlerine bir ‘لا-la’ dedirtmek gerekir. Hiçbir sistemin, yapının, kuralın, otoritenin kabul edilmeyişinin göstergesi olarak. Sonrasında her türlü pislikten temizlenmiş olan o zihinlere ‘الا-illa’ dedirtmek gerekir ki yıkılan her şeyin yerine sadece Allah’ı koymuş olalım. Böylece kurallar da siyaset de ekonomi de ahlak da sadece ‘bir’ yerden kaynaklanır.

Tevhid, iman meselesidir. İman ise vücuttaki en küçük hücreden hayattaki en kısa zamana kadar insana müdahale eden değişim hareketidir. Tevhidle dizayn edilen vücut, O’na kul olmak için ölümle kavuşana kadar mücadeleye başlar ve her türlü sentezci anlayıştan uzaklaşır.

Tevhid, ‘bir’lemektir. Korkuları da sevgiyi de nefreti de ahlakı da… O’nun yasaklarına düşmekle korkar, O’nun emirlerini yerine getirmekle de seviniriz. Nefretimiz ancak O’nun ‘bu çirkindir’ dediği şeyleredir. O’nun güzel dediği ne varsa bize sevimli gelir ve onu davranışlarımıza yansıtırız.

Tevhid, insanların makamından, sosyal statüsünden, soyundan, mal varlığından kaynaklanan imtihan farklılıklarını inanç sistemi üzerinde ortadan kaldırarak Allah’a duyulan sadakat anlayışıdır. Son birkaç yüzyıldır Müslüman toplumların gündemlerinden düşen bu anlayış yaşadığımız coğrafyaları zulüm, kan ve gözyaşı ile anılır hale getirdi. Şimdi ise tevhid düşüncesiyle Allah ve Resulü’ne sımsıkı sarılarak ayağa kalkmak zorundayız. Vahdeti sağlamanın ilk ve en önemli basamağı tevhidi anlamaktır.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.