İstişare ve Usul

Mü’minler o kimselerdir ki Allah’a ve Rasûlü’ne iman etmişlerdir. Toplu bir iş üzerinde bulundukları zaman(Emrin camiin) Peygam-berden izin almadıkça onu bırakıp gitmezler…” (Nur:62)
İstişare; Sözlükte arı kovanından balı almak, önemli bir konuda bilen birilerine danışıp fikir ve düşünceleri öğrenip en doğru hükmü elde etmeye çalışmak demektir. Arının balı nasıl ki topladığı çiçeklerin niteliklerini taşıyorsa istişare sonucu oluşan görüş de toplantıdaki düşüncelerin izlerini taşır ve o toplumun ortak malı olur. “Dertlere deva” olan bal gibi ümmetin rahatsızlıklarına şifa olur.
Ayetteki “Toplu bir iş üzerinde bulundukları zaman” diye tercüme ettiğimiz “Emrin camiin”ifadesi Müslümanların din ve dünya işlerine düzen vermek, düşmana karşı koymak, toplu ibadet düzeni, hukuk ve sosyal işler gibi konularda gün görmüş, bilgili, tec-rübeli kişilerin görüşlerine müracaat ederek lüzumlu ve yararlı kararlar almak üzere yapılan toplantıya denir.
Mü’minler peygamber (S.A.V)’in çağrısına “Sakın peygamberin çağırmasını aranızda bazınızın bazınızı çağırması gibi saymayınız.” (Nur:63) Ayeti gereği onun istişare davetlerine mutlaka katılırlar. İzin almadan ne peygamberi ne de peygamberin varislerini terk edip gidemezler.
Müslümanlar, “Onlar, bir zulüm ve saldırıya uğradıkları zaman birbirleriyle yardımlaşırlar.” (Şura:39)Ayeti gereği kendi yöneticileri ya da büyükleri tarafından ge-nel toplantılara çağrıldıklarında da geçerli bir mazeret durumu hariç bu çağrıya icabet etme-lidir. Müslümanların içinde bulundukları kötü durumdan kurtulana kadar izin dahi alsalar “Onlar için Allah’tan mağfiret dile.”(Nur:62) Ayeti gereği mazeretli izinlere dahi tövbe ve istiğfar gerekir. Çünkü kişi izinli dahi olsa yapılması gereken işlerde kardeşlerinin güç zaafına neden olmuş olabilir.
Ayetlerin ortak çalışmalarda bize ifade ettiklerine mesuliyet duygusu ile bakarsak memur, amirinden; çocuklar, anne ve babalarından; öğrenci, öğretmen veya idaresinden izin almadan bulunduğu işi terk etmemelidir. Müslümanların yararına yapılan bir işten, uygulanmaya çalışılan bir projeden sebepsiz yere uzak kalmamalıdır. Mü’minlerle beraber hareket edemediği her adım için mazeretli dahi olsa Allah’tan affını dilemelidir.
Hendek savaşı sırasında bazı münafıklar hendeklerin kazılmasında işi ağırdan alıyor, evlerine misafir geldiği bahanesiyle Hz. Peygamber (s.a)’den habersiz ve izinsiz olarak gizlice sıvışıyorlardı. Müslümanlardan herhangi birinin başına bir musibet veya hoşlanmadığı bir şey gelirse, gelip Hz. Peygamber (s.a.v.)’e söylüyor, O’ndan izin istiyor ve O’nun izin vermesiyle gidiyor; işlerini düzeltip tekrar hendek kazmadaki işinin başına dönüyordu. İşte Hz. Peygamber (s.a.v)’den izin isteyerek işinden geçici olarak ayrılan o mü’minler hakkında“Şüphesiz ki senden izin isteyenler Allah’a ve Rasûlü’ne iman eden kimselerdir. Bu bakımdan bazı işleri için senden izin istediklerinde sen de on-lardan dilediğin kimseye izin ver. Onlar için Allah’tan mağfiret dile. Şüphesiz ki Allah bağışlayandır, esirgeyendir.”(Nur:62) Ayeti kerimeleri indirildi.
“ Muhakkak ki Allah içinizden birbirini siper ederek sıvışıp gidenleri biliyor. Bunun için peygam-berin emrine aykırı hareket edenler başlarına bir fitne inme-sinden yahut kendilerine acıklı bir azabın isabet etmesinden sakınsınlar.”(Nur:63)Ayeti de görevden kaçan münafıklar hakkında indi.
Ayetteki “Fitne”, izin hukukuna riayet etmeyenlerin başına gelecek olan bela ve dünyadaki meşakkatlerdir. Bunlar cinayetlerin artması, zalim bir sultanın tasallutu veya küfre düşmek diye tefsir edilmiştir.
Münafıklar, Medine’de Peygamberimizin, yardım istenmesi, savaşa karar verilmesi veya bir problemin halli için gayret istenmesi gibi işlerine gelmeyen bir karar alınacağını bildikleri kritik toplantılarından hemen sıvışıyorlardı. Müslümanlar peygamberle oturup konuşurlarken bazıları gizlice çıkıp giderler, Peygamber (S.A.V.)’i, atlattıklarını zannederlerdi.
Mescid-i Nebevîde Efendimiz hutbe okurken burnu kanayan veya abdesti bozulan bir sahabe bile çıkmak için Hz. Peygamber (s.a.v)’den izin almadan dışarı çıkmazdı. İşaret parmağıyla Efendimiz’den izin ister ve izin verilirse çıkardı. Hutbe dinlemek veya mescitte oturmak kendisine ağır gelen herhangi bir münafık da böyle mazereti sebebiyle çıkmakta olan bir sahabenin arkasına gizlenerek usulca sıvışırdı. İşte böyle bir hadise üzerine Allah Tealâ “Allah, içinizden bir diğerini siper ederek sıvışıp gidenleri muhakkak bilir….” âyet-i kerimesini indirdi.
Böyle önemli toplantılara katılmamak ya da toplantıyı terk edip gitmek kişinin öz güvenine zarar verir. Kendisi gibi inanan ve inancı doğrultusunda çalışan fedakâr insanları görmekten uzaklaşınca herkesi kendisi gibi tembel zannetmeye başlar ve mü’minleri ithama ve Allah muhafaza ümmete ümitsizlik aşılamaya başlar. Onun, toplantıdaki vurdumduymaz tavırları ve görevden izinli dahi ayrılsa projedeki fertlerin sayısını azalttığından ve onları zayıf durumda bıraktığından topluma da zarar vermiş olur. Bu ayetler her asırdaki İslâm toplumunun disiplinini pekiştirmek ve daha organize hale getirmek için verilen ilahi talimatlardır.
Günümüzde de Müslümanların, ister savaş ister barışla ilgili olsun ortak bir amaç için toplanmaya çağrıldıklarında, başkanlarının izni olmadan dağılmaları caiz değildir. Yönetici, toplumun menfaatini bireyin şahsî mazeretinden daha önemli görürse izin vermeyebilir ve mü’minin de buna rıza göstermesi gerekir. Şahsi menfaatleri ümmetin ihtiyaçlarının üstünde tutma söz konusu olursa, bu da günahtır. Dolayısıyla izin isteyenin bağışlanması için izin vermekle yetkili makam da ayetin gereği olarak dua etmelidir.
“Onlar, Rablerinin davetini kabul ederler ve namazı dosdoğru kılarlar. Onların işleri de kendi aralarında istişare iledir. Onlar kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcarlar. Onlar, bir zulüm ve saldırıya uğradıkları zaman birbirleriyle yardımlaşırlar.”( Şura: 38 -39 )ayeti ile istişareli hareket edenler övülür. İstişare etmeden hareket edenler de istişareye davet edilir.
İstişareyi Müslüman fert ve cemiyetin hayat iksiri sayan Efendimizi İmam Serahsi “Allah’ın Resulü ashabıyla en çok istişare edeniydi. Hatta onlarla aile fertlerinin yiyecek ve katığı konusunda bile istişare ederdi.” “İstişare, akıl ve zihin melekesini açar” rivayetleri ile tanımlar.
Bu ayetler Ahir zaman ümmeti olarak bizim çektiğimiz sıkıntıların nedenlerini bilgiçliğimiz, istişaresizliğimiz, itaatsizliğimiz, başıboşluğumuz; Rabbimiz örnek alın, modelleyin dediği halde Hz. Peygamberden ve peygamberî ahlaktan uzaklaşmamız diye özetler.