KUR’AN İKLİMİ – Abdulkadir Yılmaz – Mü’minler Ancak Kardeştirler

KUR’AN İKLİMİ – Abdulkadir Yılmaz – Mü’minler Ancak Kardeştirler

“Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin…’’ Hucurat suresi 10. ayet-i kerimesinde Rabbimiz böyle buyuruyor.

Rabbimiz, “müminler dosttur, arkadaştır” demiyor, “kardeştir” diyor. Kardeş olmanın ayrı bir özelliği, ayrı bir güzelliği vardır. İki kardeş aile içerisinde kavga edebilir, aralarında problem çıkabilir, ama kardeşini asla başkalarına ezdirmek, başkalarının karşısında zor durumda bırakmak istemez. İki arkadaş anlaşamadığı zaman, birbirinden uzaklaşabilir, hatta uzun süre görüşmeyebilir ama kardeşler kavga da etse, aralarında nizah da olsa her zaman birbirine muhtaçlığını hatırlayarak tekrar onunla barışır, tekrar onunla kucaklaşır. Kardeşliğin, burada sayılamayacak kadar çok özelliği, güzelliği ve ortak yönleri vardır.

Rabbimiz de ancak ve ancak kardeş olduğumuzu vurguluyor. Aslında bu Rabbimizin müminlere olan şefkat ve merhametinin bir ifadesidir. Rabbimizin bu güzel ikramını en iyi şekilde değerlendirmeli, müminler olarak birbirimize dört elle sarılmalıyız.

Kardeşlerimizi hiçbir şart ve koşulda düşmanlarımızın eline bırakmamalıyız.

Kendimiz için istediğimiz ne varsa mümin kardeşlerimiz için de istemeli, müminlerin iyiliği, güzelliği, gelişmesi, refahı ve huzuru için bütün gücümüzle çalışmalı, kardeşliğimizi canlı tutmalıyız.

Bize karşı “merhametlilerin en merhametlisi” olan Rabbimiz, kardeşliğimizin leke almaması için şu hususlara da dikkat etmemizi vurguluyor;

11. “Ey iman edenler! Bir topluluk bir diğerini alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da diğer kadınları alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Birbirinizi karalamayın, birbirinizi (kötü) lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir namdır! Kim de tövbe etmezse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir.’’

Müminler, kardeşlerin arasını açacak davranışlardan, konuşmalardan uzak durmalıdır. Aksi halde kardeşlik elden gider, müminler kardeşliğini unutur, o zaman da düşmanın elinde maskaraya döner, tıpkı günümüzde olduğu gibi.

Ne güzel Mevlamız, ne güzel Rabbimiz var. Bizim için zararlı olacak her şeyi yüce kitabında tek tek sıralamış, bütün tehlikeli noktalara işaret ederek bizim sıkıntıya düşmememiz, üzülmememiz, huzursuz olmamamız için uyarılarını yapmış. Bugün Müslümanlar olarak en büyük problemimiz Rabbimizin uyarılarına sırtımızı dönmüş olmamız, Yüceler Yücesi olanın emirlerini önemsemememiz, ona itaat etmememizdir. O öyle bir Rab ki hayatımızın her anında nelere dikkat etmemiz gerektiğini tüm ayrıntılarıyla bize haber vermiş, bize sadece söz dinlemek kalmış.

Kardeşliğimizin bozulmaması, daim olması için gereken bir husus da kardeşlerimiz yanımızda değilken onlar hakkında, onlar yanımızdayken söyleyemeyeceğimiz, konuşamayacağımız şeyleri konuşmamaktır. Bu da müminlerin arasını açan, onların arasındaki sevgiyi, merhameti en çok hırpalayan, yok eden hususlardan birisidir. Bundan dolayıdır ki Rabbimiz bunu bize, çok iğrenç gelecek bir misalle anlatıyor ki bundan uzak duralım;

12. “Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir.”

Çağımızda Müslümanların arasını en çok açan hususlardan birisi de ırkçılıktır. Bugün Müslümanlar, Arabıyla, Kürdüyle, Türküyle birbirine düşmüş, birbiriyle çekişir, birbirini beğenmez olmuştur. Hâlbuki kendisine inandığımızı ve kulu olduğumuzu iddia ettiğimiz Rabbimiz, bu konuda bizim ancak kardeş olduğumuzu, birbirimize çok sıkı sarılmamız gerektiğini, eğer üstünlük istiyorsak, Allah’a itaatte, takvada yarışmamız gerektiğini yüz yıllar öncesinden vurgulamıştır;

13. “Ey insanlar! Şüphe yok ki biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır.’’

Tarihimiz, birlik olduğumuzda ne büyük zaferlere imza attığımızın, nasıl bir izzet ve şerefe kavuştuğumuzun örnekleriyle doludur.

Kardeşliğimizin gerçek manada devam edebilmesi için müminlerin imanlarında samimi olmaları, Allah yolunda fedakârlıklardan kaçınmamaları, canlarıyla ve mallarıyla Allah yolunda cihat etmeleri gerektiği de Hucurat suresinde belirtilen hususlardandır;

15. “İman edenler ancak, Allah’a ve Peygamberine inanan, sonra şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenlerdir. İşte onlar doğru kimselerin ta kendileridir.’’

Sure-i Celile, Müslüman olmamızın, Allah’ın bize imanı nasip etmesinin, O’nun bize büyük bir lütfu olduğunu, bizim Müslüman olmaktan dolayı bir menfaat beklemememizi, aksine bizim İslam için fedakârlık yapmamızı ve Allah’ın yaptığımız her şeyden haberdar olduğunu, konuşmalarımızı, davranışlarımızı, hallerimizi, alışverişimizi, anayasamızı, kanunlarımızı, ailemizi buna göre dizayn etmemiz gerektiğini vurgulayarak bitiyor;

17. “Müslüman olmalarını bir lütufta bulunmuş gibi sana hatırlatıyorlar. De ki: Müslüman olmanızı bir lütuf gibi bana hatırlatıp durmayın. Tam tersine eğer doğru kimselerseniz sizi imana erdirmesinden dolayı Allah size lütufta bulunmuş oluyor.”

18. “Şüphesiz Allah, göklerin ve yerin gaybını bilir. Allah yaptıklarınızı hakkıyla görendir.’’

Rabbim, lütfunu, keremini, ihsanını üzerimizden eksik etmesin.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.