LA HAVLE – Minnet Ağır Bir Yüktür/Abdullah Gülcemal

Una biraz su katıp yoğursan hamur olur,
Yüzsuyu döker isen, her taraf çamur olur!
Minnet: İnsanın görmüş olduğu bir iyilik karşısında, kendini manevi olarak borçlu hissetmesi, yük altında kalmasıdır. Diğer bir ifadeyle minnet; yapılan iyiliğin başa kakılması anlamına da gelmektedir.
Dünyada minnet yükü gibi ağır bir yük olmaz, olamaz!
“İyilik edin, zira Allah iyilik edenleri sever.” (Bakara, 195)
İyilik etmemizi emreden, iyilik edenleri de sevdiğini müjdeleyen Rabbimiz; yine bize olan merhametinden dolayı kulunu ikaz ediyor:
“Yaptığın iyiliği çok görerek başa kakma.” (Müddessir, 6)
Allah (c.c.) bir kulunun, diğer bir kuluna yaptığı iyiliği başına kakmasını yasaklıyor.
Varlıklar içerisinde “eşref-i mahlûkat” olarak yaratılan insan; inancıyla, imanıyla, şerefiyle, ahlâkıyla insandır.
İki günlük geçici dünya için, kendi gibi fâni olan insanlara el açar, boyun büker, yüzsuyu dökerse hürriyetini, insanlık şeref ve haysiyetini kaybeder. Ardında kalanlara da utanç verici bir miras bırakmış olur.
“Yüzsuyu dökme, hem de etme kil ü kal,
Müstakim ol; hep cehdet verir elbet Zül-Celâl.” Laedri
Özellikle ahlâksız bir insana karşı minnet yükü altına girmek çekilmez bir dert, dayanılmaz bir belâdır.
“Arz-hâl etmez dil-i gam-didemiz dildâre de,
Etmesin muhtaç Rabbim; yâre de, ağyara de.”
“Gam ve kederli olan gönlümüz, sevgiliye bile hâlini arz etmez. / Rabbim dosta da, düşmana da muhtaç etmesin.” diye dua ediyor Süleyman Nazif.
Rabbimiz; bizleri de kendi rahmet kapısından başka muhannet kapılarına giderek yüzsuyu dökmekten muhafaza buyursun. Hâlimizi yalnız O’na arz edelim, ellerimizi yalnız O’na açalım. Her ne ihtiyacımız varsa yalnız O’ndan isteyelim.
İbn Yemin; “Kendinde şeref görmek istersen, alçaklarla görüşmeye tenezzül etme. Düşman şöyle dursun, dünya için dostunun dahi minneti altında kalma.” demektedir.
“Aç kalmak, alçalmaktan hayırlıdır. Zalimden bir şey istemeyiniz! Hem işiniz olmaz, hem şerefiniz zedelenir.” diyor, Hz. Ali (r.a.).
Alçalmayı, aç kalmaya tercih ederek, alçak zalimlerin zulüm kapılarında zillet kırbacı yemeye müptela olan sefih bir insanda, kirlenecek namus, zedelenecek şeref kalmış mıdır?
Şerefiyle yaşamak isteyen her insanın iki kulağına, Sadi’nin şu iki öğüdü küpe olmalıdır:
1- “Ab-ı hayatı, yüzsuyu karşılığında verirlerse alma; çünkü illetle ölmek, zilletle yaşamaktan iyidir.”
2- “ Eksik olsun zilletle elde ettiğin yemek! Tenceren kaynıyor, şerefin devrilmiş.”
Kasa kasa mücevherden daha kıymetli olan Sadi’nin şu öğütlerinde, iki dünyada da yüzümüzü ak edecek bir hayat yaşamak için, sırrına vâkıf olamadığımız nice hikmetler gizlidir.