AİLE; OKÇULAR TEPEMİZ

AİLE; OKÇULAR TEPEMİZ

Her aile küçük bir devlet, her devlet de büyük bir aile.

Resûlullah [sas], ashabından elli kişiyi Uhud Savaş alanının yakınındaki küçük bir tepeye yerleştirdi ve onlara, şartlar ne olursa olsun, tepeden ayrılmamalarını emretti. Müslüman askerler, düşmanı savaş alanından uzaklaşıncaya kadar kovaladıktan sonra kesin galibiyet kazanıldığı düşüncesiyle ganimet toplamaya başladılar. Ayneyn tepesindeki okçuların çoğu da düşmanın bozguna uğradığını görünce ganimetten mahrum kalmamak için yerlerini terk etti. Orada kalan on kadar sahabe gelen düşmanı püskürtemedi ve galibiyet zannederken hezimet yaşandı.

Peygamber efendimizin hayatı ile ilgili çekilmiş kült bir film olan ÇAĞRI  filminin çekimi ile ilgili bir belgesel  izledim. Çok kaliteli bir iş çıkaran yönetmen Mustafa AKAD şöyle diyordu: Çağrı filmi çekilirken rol icabı Uhud dağı Ayneyn tepesine yerleştirdiğimiz oyuncuların yerlerinden ayrılmaları gereken sahneyi bir türlü çekemedik. Kimse okçular tepesini terk etmek istemiyordu…

Hz. Peygamber’in Okçular Tepesinin terkedilmemesi gerektiğine ilişkin çağrısının günümüze bakan tarafı nedir? Bizler gerçek hayatta neredeyiz? Bizim okçular tepemiz neresi? Tepemize sahip çıkabiliyor muyuz? Bana göre bu tepe AİLE kurumudur. Bu tepe zaferde, seferde ve mağlubiyette olsun hiçbir zaman terkedilmemesi gereken cephedir.

Aile, çocukların bakımı ve yetiştirilmesi, yeni kuşaklara kültürel kimliğin ve değerlerin kazandırılması, tarihsel ve toplumsal bilincin aktarılmasında birey ve toplum arasında bir köprüdür. Aile kurumu, bireyin ilk sosyal çevresini oluşturarak ona destek olur, güven ortamı sunar ve kimlik gelişiminde önemli bir rol oynar.

İlk aile, beşeriyetin yeryüzüne adım atmasıyla başlar. Hz. Adem ile Havva’dan başlayıp günümüze kadar gelir. Aile kurumu, insanoğlunun hayatına anlam katmak için yaratılmış âdeta. Aile içinde varlık göstermek, birileri için maddi-manevi emek harcamak insanları hayata bağlıyor. Toplumun ilk ve doğal çekirdeği olan aile bireyin bedensel, entelektüel ve ahlaki gelişiminin doğal koşullarını sağlıyor ve toplumun temel yapı taşlarını oluşturuyor.

Yerine getirdiği fonksiyonların önemi nedeniyle toplumsal yapının merkezi unsurlarından biri olan aile ne yazık ki bugün büyük risklerle karşı karşıyadır. Boşanmaların, tek ebeveynli ailelerin, nikâhsız birlikteliklerin, eşcinsel evliliklerin, evlilik dışı doğan çocukların sayıca artması; evlilik ve çocuk sahibi olmanın reddedilmesi veya mümkün olduğunca geciktirilmesi, aile kurumunu fonksiyonlarını yerine getirme noktasında sıkıntıya sokmaktadır.

Alman Prof. Dr. Urs Arthur Baumann şöyle diyor: ‘‘Ülkemizde artık, insanlar daha geç yaşta ve daha az evleniyorlar. Çok çabuk da boşanıyorlar. Çocuklarını ise kolayca terk edebiliyorlar. İlişkiler fazlasıyla kırılgan. Evlilik dışı birliktelikler giderek yaygınlaşıp normalleşiyor. Televizyonlar da bu tarz çarpık ilişkilere sıklıkla yer veriyor.”  Peki ülkemizde durum bundan farklı mı?

Daha önce her yetişkinin evleneceği ve çocuk sahibi olacağı umulur ve evlenmeyen anormal olarak görülürken; günümüzde evlenmek, aile kurmak ve çocuk sahibi olmak önemli bir toplumsal değer ol maktan çıkmakta ve evlenmemek, bekâr kalmak ve nikâhsız aşk birlikteliği yaşamak alternatif yaşam tarzı olarak nitelendirilmektedir. Daha önce ölene kadar sürdürülmesi için söz verilen evlilikler, çok sıradan bir problemle yıkılmaktadır. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2024 yılı evlenme ve boşanma istatistiklerine göre, 2024 yılında 568 bin 395 çift evlendi, 187 bin 343 çift ise boşandı.

Aile için iyi insan yetiştirmek önemli bir ideal. Fakat modernizm çocuk sahibi olmak için evlenmek gerekmediğini pompalıyor. Popüler insanlarda da bu eğilim var. Bu tutum ailenin kutsal yapısını bozuyor. Oysa çocukların bir aileye; ‘baba’, ‘anne’ demeye ihtiyacı var. Ailenin de ayakta kalmak için çocuğa.

Bir arkadaşımla sohbet ederken şunları söyledi. ‘‘Bizim oğlan evlenmeye karar vermiş o kadar mutlu oldum ki ve ona şunları söyledim: Yavrucuğum bu kadar haramın kol gezdiği bir zamanda sen helal olan aile yuvası kurmayı tercih ettin seni yürekten tebrik ediyorum’’. Benim zihnimden geçen şeyleri arkadaşım çok güzel bir şekilde dile dökmüştü. Bu noktada gençlerimizi helal ve haram konusunda bilinçlendirip evliliğe teşvik etmenin çok önemli olduğunu düşünüyorum.

Şu bir gerçek ki, aile müessesesi bozulursa, o ailelerin oluşturduğu bir toplumun, bir milletin ayakta kalabilmesi mümkün değildir. Diyor ya Şeyh Edebali, “Milleti yaşat ki devlet yaşasın”, işte milleti yaşatmanın en önemli aşaması o milletin en küçük birimi olan aileleri yaşatabilmektir.

Okçular Tepesi boş bırakıldığında, içeriden veya dışarıdan olması fark etmeksizin, medeniyetimizin boşaltıldığını, bizi biz yapan değerlerin tahkir edildiğini, insanlarımızın mahvedildiğini görüyoruz. 2025 yılı Cumhurbaşkanlığı tarafından ‘’AİLE YILI’’ olarak ilan edilmiştir. Bu konu ile ilgili hepimiz gücümüz yettiğince elimizi taşın altına sokmak zorundayız. Okçular tepemize sahip çıkmak zorundayız.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.