Doğru Olmak Çok Zorlaşıyor

Doğru Olmak Çok Zorlaşıyor

Ahlak-ı hamide” Türkçede “Övülen ahlak” diye ifade edilmiş. “Hamide” kelimesi genel olarak övülen anlamında kullanılır ve hanım ismi olarak da kullanılmaktadır. Allah’ın Resulü, “Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim” diye buyurarak İslam’ın bir ahlak dini olduğunu vurgulamıştır. Ahlak kelimesinin Arapça kökenli “hulk”tan türediği ve onun çoğulu olarak dilimize yerleştiği görülür. Allah Resulü’nün ifadeleri yani ahlakla ilgili hadislerine bakınca da “ahlakın İslami yani Kur’an ahlakı” olduğu anlaşılır. Yoksa her grubun, toplumun, anlayışın, dinin, uygarlığın kendine göre ahlaklarının olduğu bir gerçektir. Bu sebeple “Ben Müslümanım” diyen ve bunu hak eden kişilerin ahlakı “Müslüman ahlakıdır”.

Hazreti Ayşe annemize Peygamberin ahlakı sorulunca “Siz Kur’an okumuyor musunuz? O’nun ahlakı Kur’an’dı” diye cevap vermesi çok dikkat çekicidir. Niçin dikkat çekici? Çünkü Rasulullah’ın ahlakı bizim için de aynen geçerli. Yani Müslümanın ahlakı Kur’an ahlakıdır. O ahlakı da bize Rabbimiz göndermiştir.

İşte övülen bu ahlaktır. İçinde yaşadığımız toplumda Kur’an ahlakı benimsenmiyor, başka ahlaklar ön plana çıkarılıyorsa orada problem vardır. Biz buna itiraz eder, karşı çıkarız. Bu “ahlak-ı hamide” değildir çünkü.

“Ahlak-ı hamidenin” mühimlerinden birisi de “sıdk” yani sadakat, doğruluktur. Peki nedir doğruluk? Öncelikle niyetin saf temiz olması, bozuk olmaması gerekir. İslam dini hemen her şey de niyete çok önem vermiştir. “Ameller niyete göredir.” hadisi de buna ışık tutar. Çünkü insanoğlu, kalpleri okuma özelliği ile yaratılmamıştır. Şeriat da zahire yani görünene göre hüküm verir. Hiç kimseyi niyetinden dolayı yargılayamayız.

Niyette bozukluk olmayacak (Kalp sağlam olacak). Bu kalptekilere, dil tercümanlık edecek. Yapılan ameller de kalpteki niyeti ve dildeki doğru sözü tasdik edecektir. Yani üç, (niyet, dil, amel) doğrulukta birleşecektir. Sözlerin en doğrusu Allah’ın, sonra peygamberin sözüdür. Nitekim ayetler de bunu ifade ediyor.

“…Söz bakımından Allah’tan doğru kim vardır?” (Nisa, 87)

“Biz ancak doğru söyleriz.” (Enam, 146)

“Seninle beraber tövbe edenlerle birlikte emrolunduğun gibi dosdoğru ol! Aşırı da gitmeyin. Çünkü O, sizin yaptıklarınızı çok iyi görendir.” (Hud, 112) Kendisini Hud suresinin ihtiyarlattığını buyuran Efendimiz, soru üzerine bu ayeti işaret etmiştir. Bu ayetin de bu bölümü olduğunu bildiriyor: “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol”.

Mehmed Akif’in şu mısraları ve Ziya Paşa’nın, sonra Yunus’un mısraları, sözün doğrusunun değerini ne kadar veciz anlatmışlar;

“Şudur cihanda benim en beğendiğim meslek,

Sözüm odun gibi olsun, hakikat olsun tek.”

“İnsana sadakat yaraşır görse de ikrah

Yardımcısıdır doğruların Hazreti Allah”

“Derviş Yûnus bu sözü eğri büğrü söyleme

Seni sîgaya çeken bir Molla Kâsım gelir.”

Doğruluk, sıdk o kadar zor ki. Bu sebeple doğruluktan ayrılmamak için bu özellikteki insanları bulmak gerekir. Sıdk sahibi insanlar her devirde az bulunur. “Kibrit-i ahmer” gibidirler. Hele bu zamanlarda azın da azıdırlar. Böylelerini arayıp bulmak ve meclislerine devam etmek gerekir.

Ey iman edenler, Allah’tan korkun ve doğrularla beraber olun.” (Tevbe, 119)

“İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. (Allah’ın rızasını gözeterek) Yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Muttakîler ancak onlardır!” (Bakara, 177)

Sıralamaya dikkat edelim. Ayetteki “Asıl iyilik” sıralaması ve sonunda “işte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır” buyurulmak suretiyle “doğru” olmanın ehemmiyeti ortaya konuyor.

Yalan ile doğruluk bir arada olamaz. İbn Mesud’dan (Allah ondan razı olsun) rivayet edilen hadiste Allah Resulü; “Müslüman, korkak olur, cimri olur, hatta bazı büyük günahları işler ama yalan söylemez, Müslüman yalancı olmaz” buyuruyor.

Yalan söyleyenin doğru olması mümkün değildir. Yalancı, sözünde durmaz, dürüst olamaz, güvenilir ve emin değildir, ikiyüzlüdür, münafıktır vs. Bir toplumda doğruluğa prim verilmemesi, Allah korusun “kim doğru ki, kim dürüst ki ben olayım…” gibi ayet ve hadislerle övülen ve muttakilik olarak nitelendirilen “doğru olma”nın reddedilmesi, aşağılanması, önemsenmemesi… Yukarıdan beri anlattığımız “ahlak-ı hamidenin” hem niyet hem dil hem kalp olarak uygulanmaması, sadıkların aranmaması, onların meclislerinde bulunulmaması, toplumsal anlamda büyük bir çöküşe sebep olmaktadır. Çürüme, çöküş ve şu anda şikayetçi olduğumuz hususlar.

Her şeye rağmen Allah doğruların, sadıkların yardımcısıdır. Sağa sola bakmadan, zarar görmüş olsak, beklemediğimiz kötülükler de yaşasak biz doğru olalım. Sadıklarla beraber olalım.

Kalın sağlıcakla…

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.