Linç Linç Büyüyen Hesaplar

Linç Linç Büyüyen Hesaplar

İnsan şekillenirken şekillendiriyor. İnternet ilk çıktığında oradaki bilgileri kitap okur gibi tek taraflı okuyan insanoğlu “internet 2.0”la beraber internete veri de girebilir hale geldi. Bu veri girişleri forum sitelerinde soru sormakla başladı. Artık manav market müşterisi gibi değil danışan/danışılan gibi olduk. Biz ona soruyor ve bilgi veriyoruz, o da bizi analiz edip bize tavsiyeler sıralıyordu. İnternetin sahipleri ile kullanıcıları aynı düzeye gelmek üzereydi. Ta ki sosyal medya platformlarının icadına kadar…

İnternet sitelerini bir havuz gibi düşünmekle başlıyor mesele aslında. Fakat bu havuzlarda balık toplamayı keşfeden tüccarlar sosyal medya platformlarını sunarak konuyu ayrı bir seviyeye taşıdılar. İnternetin sahipleri, sosyal medya platformlarını üreterek veri girişi yapabilen biz kullanıcılar ile kendilerini ayrıştırmayı başardılar. Biz bu platformlarda gündemler üretiyor, tartışmalar yapıyor, videolar izliyor ve bunları yayıp yayınlıyoruz. Ancak platform sahipleri bizleri bu havuzlarda yüzen balıklar gibi görüyorlar. Eğer futbol takip etmeyi seviyorsan seni futbol havuzunda yemliyorlar veya sanat, siyaset, müzik seviyorsan ona göre bir havuz buluyorlar biz kullanıcılara. Yani sosyal medya platformları, reklam verenlere reklam panosunu değil bizatihi havuzdaki balıkları yani bizi satıyorlar.

Bir ayakkabı üreticisi reklam panosuna ilan verip de onu görenlerin gelmesini beklemiyor, zaten o ayakkabıyı arayanlara doğrudan o reklamı gösterip almasını sağlıyorlar. Bizim o ayakkabıyı aradığımızı ise yaptığımız tartışmalardan, görsellere bakma sürelerimizden, ziyaret ettiğimiz sitelerden ve hatta telefonlarla dinledikleri seslerimizden anlıyorlar. İlk bakışta oldukça mantıklı ve işe yarar gibi gözüken bu durum “kişiselleştirilmiş reklamlar” olarak bize imzalattıkları kağıtlar sayesinde yapılabiliyor.

Her neyse… Havuzda tutulan biz balıklar, şirket politikası denilen anayasalarla yönetiliyoruz. Vatandaşlık haklarımızı şikâyet, engelle, beğen, yeniden gönder, yorum yap gibi birkaç seçenek ile kullanabiliyoruz. Tabi ne ceza yasası ne başka kuralları olmayan kutsal şirket politikaları sebebiyle her şeyi yapmakta serbest hissettiğimiz bir ortam buluveriyoruz kendimize. Hâlbuki kendi ülkemizdeki hak ve ödevlerimizi yerine getirme biçimlerimiz bambaşka… Sosyal medya vatandaşlığının tanıdığı bu esnek cezasızlık, yasaların yasak kıldığı şerlerin yapılabilmesine ortam sağlıyor. İlkokul hocalarının söylediği “kopya çekmek serbest, yakalanmak yasak” gibi bir hal alıyor internet bu sayede. Kimliğinizi yeterince gizleyebiliyorsanız her şeyi yapmakta vicdanınız dışında sizi durdurabilecek bir sebep kalmıyor ortalıkta.

Yargılamak, hakaret etmek adeta hiç yapılmamış gibi oluyor klavye başından kalktığımızda. Akşam sofrasını kurarken elimize telefonu alıyor, bir çocuğun gözlükleri hakkında acımasızca bir espri yapıyor, onun dünyasını başına yıkıyor ve dönüp çorbamızı içiyoruz. Üstelik tuzu az attığı için eşimizi uyarırken psikolojisinin bozulmamasına özen gösterirken yapıyoruz bunu. Çünkü eşimizi karşımızda görüyoruz ve söylediklerimizin karşılığını peşinen alıyoruz.

Linç ederken yaptığımız espriyi, kastığımız duyarı birilerine yaranıp takipçi artırmak için kullanıyoruz. Linç hesabı yapıyoruz çünkü o linçi yiyen çocuğun okul arkadaşlarıyla yaptığı kavgalarla, kardeşine attığı tekmeyle, intihara sürüklenmesiyle yüzleşmeye gerek duymuyoruz. Herkes yumruk attı, benimkinde ne var ki diyoruz. Hatta büyük ihtimal haberimiz bile olmuyor yaşananlardan. Ya linç ederek güya olaylara olan ilgimizi görünür kılıyoruz ya da linç edilerek reklamın iyisi kötüsü olmaz diyerek takipçi sayımızı artırıyoruz. Linçle kazandığımız takipçileri tutmak için yeni linçler sahnelemek zorunda kalıyoruz. Takipçilerimiz bizden ve tepkilerimizden sıkılana kadar nefis sirkinin maymunu oluveriyoruz. Reklamın iyisi kötüsü olmasa da amellerin iyisini kötüsü olduğunu unutuyoruz.

Şekillendirdiğimizi düşünürken aslında şekilleniyoruz. Peki gün sonunda dönüştüğümüz şeyi aynada görmeye cesaretimiz kalıyor mu? 

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.