Kasım 2014 Mustafa Fehmi ÇİFTÇİ A- A+
A- A+

Kendini Tanımak İstiyorsan!

Hz. Adem’in yeryüzüne indirilişiyle birlikte başlıyor insanoğlunun kendini tanıma, kendini bilme ve bulma macerası. ‘Kendini tanıyan Rabbini tanır’ sözü de insanın kendini bilmesinin önemini çok net ifade etmektedir. Ve daha sonra tasavvufi akımların tamamı temellerini insanların kendini tanıma çabaları üzerine kurmuşlardır.

Hatta sosyoloji, psikoloji, felsefe gibi Batı orjinli akımların temelinde de insanın kendini tanıması yatmaktadır. Kendini tanımak ‘marifetler marifeti’dir, Cemil Meriç’in ifadesiyle. Kendini bilmenin, tanımanın yolu ise -olsaydı- İslam’ın 6. şartından geçiyor: haddini bilmekten…

Mevlana Celaleddin Rumi dahi; ‘Bin sene de okusam, ne biliyorsun diye sorsalar bana, haddimi bilirim derim’ derken günümüzde biraz kitap okuyup çok bildiğini iddia eden insanlar ortaya çıktı. Ekonomi, tıp, mimarlık alanlarında herkes konuşamazken ve uzmanlar ön planda olurken, söz konusu İslam olunca, Kur’an-ı Kerim olunca, Sünnet olunca ‘Bana göre…’ diyerek her kafadan bir ses gelebiliyor ve herkes ‘hoca’ kesilebiliyor. ‘Böyle hadis mi olur?’ diye eleştiri bile getirebiliyor. Oysa İslamî ilimlerde konuşabilecek bir düzeye gelmek uzun vadeli ve sıkı bir çalışmayla birlikte ciddi bir altyapı gerektirmektedir.

Abdullah b. Mesud r anh bu durumdan şöyle şikâyet eder: “Kendisine sordukları her konuda insanlara fetva veren kimsenin aklî dengesi bozuktur!”

Ömer b. Abdülaziz’in “Avam insanların önünde dinî bir mesele hakkında fısıldaşan ve konuşan bir topluluk gördüğünde bilesin ki onlar bir dalâlet peşindedirler!” uyarısı adeta günümüze ışık tutmaktadır.

Türkiye’de günde ortalama 1000 kişinin hayatını kaybettiğini ve bu 1000 kişinin 750’sinin namazla hiç tanışmadığını, alkol ve sigara tüketiminin her gün arttığı ve tüketim yaşının her gün düştüğünü, İslam âleminin kan ve gözyaşı içinde boğulduğunu, Efendimiz’in aleyhisselam sünneti çerçevesinde sakal bırakanların Işid’ci diye öldürüldüğünü düşünecek olursak Efendimiz’in aleyhisselam sözlerini, Buhari’yi,

Müslim’i yalanlamak için saatlerce televizyon ekranında tartışmanın ne denli haddi aşmak olduğuna siz karar verin!

Mısırlı âlim Muhammed Gazali (v. 1996), “Hedefim sonradan ortaya çıkan her türlü şaibeden sünneti ayıklamak ve İslam mirasını, haklarında şöyle söylenen insan tiplerinden himaye etmektir: ‘Onlar, Cumartesi günü ilim talebinde bulunurlar, pazar günü onu tedris ederler, pazartesi günü de o ilmin hocaları olarak çalışırlar. Salı günü ise artık büyük müctehid imamlara dil uzatarak ‘biz de ricâl, onlar da ricâl’ derler!”

Oysa insanın kendini tanıması konusunda çözüm o kadar basit ki… Ayet-i kerime gayet açık, ‘Bilmiyorsanız ilim sahiplerine sorun.’ (Nahl, 43)

Yazımızı paylaşın..

Facebook Twitter Whatsapp’ta Paylaş Google Email Print LinkedIn Pinterest Tumblr

Kasım 2014

Sayı: 7