Haziran 2017 Mahmut AVEDER A- A+
A- A+

Rahmet ve Bereket Ayı Ramazan

Ebû Hureyre radiyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre Rasulullah aleyhisselam şöyle buyurdu: “Ramazan ayı girdiğinde cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar bağlanır.” (Buhârî, Müslim)

Ramazan ayının mânevî hayatımıza kazandırdığı ve dolayısıyla günlük hayatımıza getirdiği rahmet ve güzelliği üç cümlecikle ortaya koyan hadisimiz, bizi Ramazan ve oruç iklimine hem hazırlamakta hem de ısındırmakta ve böylece umutlanmamıza vesile olmaktadır.

Hadisin ilk cümlesinde açıldığı bildirilen cennet kapıları, başka bazı rivayetlerde, rahmet kapıları ve gök kapıları olarak geçmektedir. Aslında bu üç tanımlama, aynı şeyin farklı anlatımından ibarettir. Zira netice itibariyle gök kapıları rahmet kapıları, rahmet kapıları da cennet kapıları anlamındadır.

Cennet kapılarının açılması, ilâhî rahmetin her zamankinden daha büyük çapta hayatı kaplaması demektir. Bunun sonucu da, cehennem kapılarının kapanmasıdır. Cehennem kapılarının kapanması ise, cehennem davetçisi şeytanların faaliyet alanlarının daraltılması, etkilerinin kısıtlanması demektir. Bütün bunlar da Ramazan ayında topluca ve toplumca daha derinden ve yaygın olarak yaşanmaya başlanan temiz dînî hayatın bir bakıma sebebi, bir bakıma da sonucudur.

Neticede hadisimiz, Ramazan ikliminin, mü’minlerin maddî ve mânevî hayatına kazandırdığı değişimi, rahmet, bereket ve mutluluk havasını anlatmaktadır. Yoğun olarak kulluk yapılan bir mevsimin fazileti, şeytanların olumsuz etkilerinden büyük ölçüde sıyrılma, günahlardan sakınma ve rahmete ulaşma imkânlarında kendisini göstermektedir. O halde bu müsait ortamdan mümkün olduğunca yararlanmaya çalışmak herhalde yapılabilecek en akıllıca iştir. Ramazan ayı geldiğinde toplumda gördüğümüz güzellik, bereket ve mânevî havanın nereden kaynaklandığını hadisimizde bulmaktayız. Bu sebeple hadiste belirtilen hususlar iman hayatımız ve her iki dünya mutluluğumuz bakımından son derece önemlidir. Ramazan’ı hayatımızda daha büyük ölçüde etkili kılacak davranışlarda bulunmak bize düşen görev olmaktadır.

Ramazan, af, rahmet ve sevabın arttığı, şeytanların etki ve saptırmalarının azaldığı ve dolayısıyla cehennem kapılarının kapandığı bir ay ve müstesna bir zamandır. Kulluk yoğun zaman ve mekânların, rahmet ve bereketi topluca gösterilecek gayretlerle daha da arttırılabilir.

İbni Abbâs radiyallahu anh şöyle nakleder:

Rasulullah aleyhisselam insanların en cömerdi idi. Onun en cömert olduğu anlar da Ramazan’da Cebrâil’in kendisi ile buluştuğu zamanlardı. Cebrâil aleyhisselam Ramazan’ın her gecesinde Hz. Peygamber ile buluşur, (karşılıklı) Kur’an okurlardı. Bundan dolayı Rasulullah aleyhisselam Cebrâil ile buluştuğunda, esmek için engel tanımayan bereketli rüzgârdan daha cömert davranırdı.”

Mevsiminde veya zamanında yapılan iş, iyilik ve ibadetin değeri iki sebepten dolayı büyüktür. Birincisi, yapılanın iyilik ve ibadet olması; ikincisi, “tam zamanında” yapılmış olmasıdır.

Öte yandan Hz. Peygamber’in her konuda olduğu gibi bu iki hususu değerlendirmede de bütün insanlardan önde bulunduğu muhakkaktır. İbni Abbas radiyallahu anh, bu rivayetinde Efendimiz’in cömertliğiyle ilgili bir gözlemini bize nakletmekte, O’nun, halkın en cömerdi olduğu gerçeğini belirttikten sonra, bu cömertliğin zirveye ulaştığı zamanı ve sebebini haber vermektedir. Bu da, Ramazan ayında, Cebrâil’in her gece gelip kendisiyle Kur’an mukabele etmesidir. İbn Abbâs, Efendimiz’in cömertliğindeki bu artışı, engel tanımayan ve hızla esen rüzgâra benzetiyor. Bu benzetme, cömertlikte rüzgârdan daha süratli olduğu, rüzgârın rahmet bulutlarını toplayıp ihtiyaç sahiplerine ulaştırması, hızla esen rüzgârın durgunca esen rüzgârdan daha fazla yol alarak daha çok yerlere ulaşması gibi özelliklerden kaynaklanmaktadır. Bu sebeple de yerinde ve güzel bir benzetmedir.

Bilinen bir gerçektir ki Resûl-i Ekrem Efendimiz aleyhisselam Ramazan gelince kelimenin tam anlamıyla “kulluğa soyunur”, zikri, Kur’an okumayı, hayır hasenat yapmayı artırırdı. Ramazan’ın son on gününde de itikâf yapardı. O’nun bu âdeti muhtelif sahâbîler tarafından nakledilmiştir. Nitekim diğer bir hadîs-i şerîfte, Hz. Âişe vâlidemizin konuya ait müşâhedesini yansıtmaktadır: “Ramazan ayının son on günü girdiğinde Rasulullah geceleri ihya eder, ev halkını uyandırır, ibadete soyunur...”

Tekrar ifade etmek gerekirse, Resul-i Ekrem Efendimiz’in Ramazan ayında artan cömertliğinin iki ana sebebi olduğu anlaşılmaktadır. Birisi, Cebrâil aleyhisselam ile karşılaşmak. İkincisi Cebrâil aleyhisselam ile Kur’an mukâbele etmek, yani karşılıklı Kur'an okumak... Ayrıca Ramazan’ın son on gününde ibadeti arttırması da “bin aydan daha hayırlı” Kadir gecesinin bu on gün içindeki tek gecelerde bulunmasından ve o gecenin ihyâsına ümmetin dikkatini çekmek istemesinden dolayıdır.

Bu hadisi şeriflerde sunulan Efendimiz’in fiilî sünneti; Ramazan’da nasıl hareket etmemiz gerektiği konusuna tam bir açıklık getirmektedir.

İnsanların en cömerdi olan Efendimiz’in cömertliği Ramazan ayında bir kat daha artardı. Ramazan ayında sâlih kişileri ziyaret etmek, Kur’an okumak, hatta her zamankinden daha fazla okumak gerek. Ramazan’ın son on gününde her türlü iyilik ve ibadeti artırıp geceleri ihyâ etmeye çalışmak, Hz. Peygamber’in izini takip etmek anlamına gelir.

Rabbim Ramazan’ı bize mübarek kılsın. Bu mübarek aydan azami derecede istifade edenlerden olmak dua ve niyazıyla…

Yazımızı paylaşın..

Facebook Twitter Whatsapp’ta Paylaş Google Email Print LinkedIn Pinterest Tumblr