İlkadım'dan (Sayı: 339)
Ekim 2016 Editör A- A+
A- A+

İlkadım'dan (Sayı: 339)

Neyin İzm’ini Yaşıyorsun Sen?

Kıymetli okuyucu;

Siyasi olsun, ekonomik olsun, kültürel veya toplumsal olsun ‘liberalleştirilmiş’ bir dünyada yaşıyoruz. Dikkat ederseniz “liberal bir dünya” tabiri yerine “liberalleştirilmiş bir dünya” hayatından bahsediyoruz. Çünkü dünya bu hale kendi kendine gelmedi. Planlı, programlı siyasi, ekonomik, kültürel ve toplumsal projelerle bugünkü halini aldı. Çünkü “Başınıza gelen herhangi bir musibet kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. (Bununla beraber) Allah çoğunu affeder.” (Şura, 30)

339. sayımızın kapak dosyasındaki başlıklardan biri olan liberalizm, mezkûr ayetteki ifadeyle tam bir ‘musibet’tir. Musibet, kelime anlamıyla ‘isabet eden’ demektir. Terim anlamına baktığımızda ise “İnsanın başına gelen bela, felaket, dert, sıkıntı.” gibi bir tanım görürüz. İşte, tıpkı kapak konumuzun diğer başlıklarından olan ‘hümanizm’ ve ‘feminizm’ gibi liberalizm de dünyaya isabet eden bir bela ve felakettir. Bu musibet, Allah’a ve kanunlarına rağmen dünyaya egemen olmaya çalışan müstekbirlerin ve tağutlaşan insanlığa sessiz kalarak pasif iyi konumundan ayrılamayan kimselerin sebep olduğu bir sonuçtur.

Liberalizm, Batı aklının el birliği yaparak bayraklaştırdığı bir ideolojidir. El birliği, kaçınılmaz olarak beraberinde iş birliğini de getirir. Batı, kendi sınırları içerisinde nefsî ideolojisini hâkim kılmak için el birliği yapmış, sıra sınırları dışına geldiğinde de iş birlikçiler aramıştır. Bu yüzden liberalizm, hümanizm, feminizm gibi vb. izm’leri kendi elleriyle büyüten Batı bu illetten nasıl doğrudan sorumlusuysa, bu illet karşısında durmak için yeterli gayret ve iradeyi gösteremeyen işbirlikçiler de dolaylı olarak Batı’nın ardından ikinci derecede sorumludur. Diğer yandan “Sebep olan, yapan gibidir.” hadis-i şerifi de sebebi olduğumuz gelişmeler karşısında bizi ikaz etme özelliği taşımaktadır.

Liberalizm deyince aklımıza gelen ilk kelime ‘özgürlük’tür. Hâlbuki biraz incelediğinde liberalizmin ‘serbestleşme’ diye daha doğru ve uygun bir şekilde tarif edildiği görülür. Liberalizm hakkında bu gibi ince ayrıntı ve anlaşılanla aslında olan’a dair farklılıkları “Sermaye Liberalleşti Peki İnsan Özgürleşti mi?” başlığıyla Ömer Faruk Balyimez kaleme aldı. Balyimez, yazısında Rönesans dönemi ve Amerikan devrimi sonrasında liberalizmin siyasi bir sistem haline nasıl geldiğini, liberal hoşgörü, ekonomik liberalizm, liberal demokrasi gibi kavramlarla birlikte bütün bunların İslam âlemine olan etkisini inceledi.

Sümeyye Çiftçi “Mecnun Juliet’i Severse, Romeo da Leyla’yı İstetir mi?” gibi ilginç bir başlıkla hümanizm musibetini kendine özgü bir üslupla işledi. Neyin hümanizmini yaşıyorsun sen dercesine “Biz kimin hümanizmine imreniyoruz Ya eyyühen nas?” diye sordu. Aynı inancı ve geçmişi paylaşmadığımız birileri’nin hümanizm deyince akla gelmesi için gayret ettiği Mevlana, Yunus Emre ve Hacı Bektaş Veli gibi isimlerin aslında ne demek istediklerini işaret etti.

Feminizm kavramına dair çalışmayı da Rümeysa Yaşar hazırladı. Yaşar, kavramın tarihi kökeninden bahsederek başladığı yazısında feminizmi deşifre edebilmek namına sömürgecilikle olan bağlantısına dikkat çekti. Allah Teâlâ’nın erkeğe verdiği aile sorumluğunun, kadın hakları yani feminizm denilerek nasıl istismar edilmek istendiğini de kavramın İslam dünyasına etkileri bahsinde ortaya koydu. Şerif Mardin’in yorumlarını, Âmine Vedüd üzerinden yapılmak istenenleri paylaştı. Kendi metodolojimizi geliştiremediğimiz için Batı metodolojisine muhtaç kaldığımızı, böylece bu gibi kavram ve ideolojiler karşısında hakiki bir değerlendirme yapamadığımızı söyledi.

***

Eylül 2016 sayımızın kapağında 15 Temmuz’da yaşanan darbe girişimine atıfla “İzin Vermedik” cümlesini kullanmıştık. Abonelerimizden “Allah’ın Yardımıyla İzin Vermedik” gibi bir ifade kullanılsa daha doğru ve uygun bir değerlendirme olurdu şeklinde dönüşler aldık. Bizi daha dikkatli olmamız konusunda uyaran okuyucularımıza haklı ve yapıcı eleştirileri için müteşekkiriz.

***

Yazarımız Hamdi Öz kendine has, güldürürken düşündüren, Nasreddin Hoca kıvamındaki üslubuyla bu aydan itibaren “Maveradan Maceraya” köşesinde düzenli yazılarıyla İlkadım Dergisi’nde olacak. Önceki sayılarımızda kapak yazıları da hazırladığı için zaten bizden biri olan Hamdi Öz’e hoş geldin diyor, köşesini keyif ve tebessümle okuyacağınızı umuyoruz.

Yazımızı paylaşın..

Facebook Twitter Whatsapp’ta Paylaş Google Email Print LinkedIn Pinterest Tumblr