Şubat 2015 Nureddin SOYAK A- A+
A- A+

Ahmaktan Kaç!

Rabbimiz insana sayısız nimetler bahşetmiştir. Bu nimetler amacı doğrultusunda yerli yerince kullanılınca hem dünya hem ahiret için nimet oluyor. Aksi halde bu nimetler dünyada da ahirette de külfet oluyor. Hizmet insanı, aklını hem nefsine hem de davasına hizmet ettirmeyi bilmelidir. Aklın nefse hizmeti, onu behimî arzuların esiri olmaktan koruması, davaya hizmeti ise davasını nefsine değil, nefsini davasına hizmet ettirmesidir. Bu ölçü kaçırılınca her şey birbirine karışıyor, muhteşem hizmetler akamete uğruyor.

Rabbimiz buyurdu ki: “Ey akıl sahipleri, bana karşı gelmekten sakının.” (Bakara, 197)

Hizmet ehli Müslümanın en büyük hedefi, ferdî, ailevî ve toplumsal hayatında Rabbine karşı gelmekten sakınmaktır. Bunu gerçekleştirebilen Müslüman, hayatın her safhasında başarıyı ve huzuru yakalamış olur.

Rabbimiz buyurdu ki: “Yeryüzünde yürüyen canlıların Allah katında en kötüsü, akıllarını kullanmayan sağırlar, dilsizlerdir.” (Enfal, 22)

Aklı olmayanlarla, olduğu halde onu amaca uygun bir şekilde kullanmayanlar arasında netice bakımından fark yoktur. Müslüman hayatının her safhasında aklını en güzel şekilde kullanmayı bilmelidir. Ferdî, ailevî ve toplumsal sıkıntıların bulunduğu her yerde aklın gerekli şekilde kullanılmadığına şahit oluyoruz. Aklın en verimli kullanımı vahyin nuruyla birlikte olur. Bundan dolayıdır ki Rabbimiz aklını kullanmayanları hayvanlara benzetmiştir. Aklı olup da aklını kullanamayan veya yerli yerince kullanmayana ahmak denmiştir. Bunlardan uzak durulmalıdır.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz buyurdu ki: “Akıllı kimse nefsine uymaz, ibadet yapar. Ahmak olan nefsine uyar, günah işler. Sonra Allah affeder diye ümitlenir.” (Tirmizi)

“Ahmakla arkadaşlık yapmaktan kaçın, çünkü sana iyilik yapayım derken zararı dokunur.” (Hz. Ömer)

“Ahmaklar arasında bulunan horlanır, âlimler arasında bulunan hürmet görür.” (Cafer-i Sadık)

“Dünyayı ele geçirmek için ahireti vermek, insanlara yaranmak için Allah Teâlâ’yı bırakmak ahmaklıktır.” (İmam Rabbani)

“Yaratılmışların en ahmağı nefistir. Çünkü daima kendi zararına olan şeyleri ister.” (İmam Rabbani)

İster eş, ister arkadaş; hayatın hangi safhasında olursa olsun, hayata ahmaklarla beraber devam etmek zorunda olan için hayat zindan olur.

Mevlana şöyle der: “Peygamberin vahiy kâtibi de hikmeti kendinde gördü, kendine de vahiy geliyor zannetti.”

Mevlana ahmağın halini şöyle anlatır; “Meryem oğlu İsa, sanki bir aslan kanını dökmek istiyormuş da ondan kaçıyormuş gibi dağa doğru çıkıyordu. Birisi ardından koşup dedi ki ‘Hayrola, peşinde kimse yok, neden böyle kuş gibi kaçıyorsun?’

İsa öyle hızlı koşmaktaydı ki acelesinden cevap bile vermedi. Adam bir müddet İsa’nın peşinden koştu. Ardını bırakmayıp bağırdı: ‘Allah rızası için bir an olsun dur. Neden kaçıyorsun. Merak ettim. Ardında ne aslan var, ne de düşman. Kimden kaçıyorsun ey kerem sahibi?’

İsa dedi ki: ‘Bir ahmaktan kaçıyorum. Yürü, benim yolumu kesme, kendimi kurtarayım!’ Adam dedi ki: ‘Körün gözlerini, sağırın kulağını açan Mesih sen değil misin?’ İsa ‘Evet, benim.’ dedi. Adam ‘Gayb efsunlarına me’va olan. O efsunu ölüye okuyunca ölüyü, av bulmuş aslan gibi sıçrayıp dirilten padişah sen değil misin?’ dedi. İsa ‘Benim.’ dedi.

Adam ‘Peki öyleyse ey temiz ruh, dilediğini yaparken kimden korkuyorsun? Alemde bu kadar mucizelerin varken senin tarafından olmayan kim?’

İsa dedi ki ‘O efsunu, o ism-i Azam’ı köre okudum, gözleri açıldı; sağıra okudum, kulakları duydu… Fakat ahmağın gönlüne yüz binlerce kere okudum, fayda vermedi.’

Adam ‘Allah adının köre, sağıra, ölüye tesir edip de ahmağa tesir etmemesinin hikmeti ne?’ dedi.

İsa dedi ki ‘Ahmaklık Allah kahrıdır. Hastalık, körlük, kahır değildir; bir iptiladır. İptila acınacak bir illettir. Ona kul da acır Allah da. Fakat ahmaklık öyle bir illettir ki ahmağa da mazarrat verir, onunla konuşana da! Ahmağa vurulan dağ, Allah mührüdür. Ona bir çare bulmanın imkânı yok!’

İsa nasıl kaçtıysa sen de ahmaktan kaç! Ahmakla sohbet nice kanlar döktü! Hava, suyu yavaş yavaş çeker alır ya ahmak da dininizi böyle çalar, alır işte. Kıçının altına taş koymuş adamın harareti nasıl gider, o adam nasıl soğuk alırsa ahmak da sizden harareti, aşkı, iştiyakı çalar, size soğukluk verir! İsa’nın kaçışı korkudan değildi. O zaten emindi, fakat size öğretmek için kaçmıştı. Zemheri rüzgârları alemi doldursa bile o parlayıp duran güneşe ne gam.

Müslüman hizmetleri kiminle yaptığına tekrar tekrar bakmalı, kendini Rabbine bağlayan, her geçen gün hizmet şevk ve heyecanını artıran, kendisiyle hizmetten huzur bulduğu bir çevre oluşturmaya çalışmalıdır.

Mevlana şöyle der: ‘Ya Rabbi’ de; ‘Kötülüğe kuvvetle adım attım. Bu yüzden kahrınla daima zarar ve ziyan içindeyim. Senin öğütlerine karşı kulağım sağırdır. Put kırıyorum diye davadaydım ama put yapıyormuşum meğer.’

Put mu kırıyor, put mu yapıyor bilmeyenler hem kendilerinin hem de tâbilerinin felaketini hazırlar.

Yazımızı paylaşın..

Facebook Twitter Whatsapp’ta Paylaş Google Email Print LinkedIn Pinterest Tumblr